23 Temmuz 2016 Cumartesi

3 Eşarp ...

Tanımıyorum bu duyguyu , ismi yok ;
Ilık , yumuşak , güvenli ama kıpırtılı ,  korkusuz , gözlerimden yaşlar akıtıyor .
Sanki koşulsuz bir kabulleniş , sanki koşulsuz bir teslimiyet ...
İsmi kalbimden akıyor da dillendiremiyorum .
Her sey daha aydınlık , Sanki Eşiği geçtim , sanki realitem değişti .
Güvenli Sevgi diyesim geliyor da az geliyor işte.
Belkide sadece gereken ; bu yeni duyguya bağlı yaşamak, hissetmek, ve davranmak  belkide.
Şu yaşıma kadar Sevgi ve dün geceye kadar yaşanan kısım şuana kadarki her kişide vardı da,       sıcaktı , huzursuzdu , yakıcı idi , korkulu idi , sertdi , cam kırığı gibiydi ,  ateş çemberi gibiydi .
Ama dün geceden itibaren hissettiklerimi ,  hayatım boyunca hissettiğim hiçbir durumda, kişilerde (ailem dahil ) , sevdiğim adamlar da hissetmedim.
Utku'nun bahsettiği bungee jumping ile lunapark hız treni arasındaki fark bumuydu acaba ?
Ben hep bungee jumping yaptım her koşulda her durumda her kişide.
Bu sefer farklı hızlı trende de hepsi var adrenalin, coşku, heyecan  ama GÜVENLİ ve sevginin üstünde kayıyor bu tren .
Kendimi kendi kalbimin Nirvanasında hissediyorum.
Bu duygunun içinde yapmak istediğim tek bir şey tek bir resim var.
1. eşarp ile kendime peçe yapmak  2. eşarbı göğüs uçlarımı kapatacak şekilde bağlamak
3. eşarbı kasıklarımı kapatacak şekilde bağlamak.
Sonra  bir binanın 20. katında balkonun denize bakan dış tarafındaki ince demirinin üstünde
Ya Rayah eşliğinde O Adam'ın gözlerine bakarak yumuşakça dans etmek istiyorum.
O sırada rüzgar demirin hangi tarafına savuracak bilmiyorum.Ölüme mi Yaşama mı
İkiside kabulüm bu duygu ile her yer CENNET ...






17 Mayıs 2016 Salı

Niyetim Anavatan

Ülkeme ve bayrağıma kendimi ait hissediyorum , gözümü kırpmadan herşeyimi feda edecek kadar.
Bayrağımın kırmızısını öpsem, öpsem, öpsem doyamam.
Ne verdi bana bu duyguyu ; bu topraklarda yaşadım , bu topraklarından çıkan meyveleri yedim beslendim, bu toprakların sokaklarında oynadım, bu topraklarda dolaştım, bu topraklarda gördüm , bu topraklarda hissettim acıyı sevinci mutluluğu neşeyi.
Bu topraklarda başardım , para kazandım, evler yaşamlar kurdum , kepimi bu toprakda attım.
Bu toprakda çocuğumu oynattım, bu toprakda sevdim , bu toprakda ölecegim.
Sanırım aidiyet bu ; o toprakların senin olduğunu ve seni hep içinde yaşatacagından emin olmak.
Her şeyini o toprakda yapacagını bilmek sanırım aidiyet.
Koşulsuz sevilmek değil aidiyet , koşulsuz güven hissi , koşulsuz o yere ait olduğunu bilmek.
O yüzdendirki ben bu toprakdan gidemem ait olduğum yerden gitmem.
Köklendiğim yer sadece bu topraklar olur , en sevildiğim , en beslendiğim,en bakıldığım, en herseyi hissebildiğim , en sahiplenildiğim, en sahiplendiğim en güvendiğim yer olur sadece.
Bilirimki o topraklarda aç kalmam, bilirimki güvendeyim , bilirimki herseyi onun gücüyle başarırım, bilirimki imkanlarıyla hep yanımdadır ,bilirimki onun nüfus kağıdını taşırım , bilirimki ben hep ona aitim.
Bu karşılıklı verilmiş bir söz gibidir. O benim Onda ölecegimi bilir bende Onda .
 Dünyada bundan daha güzel ve sağlam bir duygu varmı !
Diğer hersey olaylara , kişilere bağlı gelip geçici değilmi, sevgi, aşk, öfke, neşe , hüzün,...
Aidiyet öylemi ya , anneni bilirsinki o sana ait  sende ona . Çocuğunu bilirsinki o senin sana ait sende onun.
Sanırım pedagogların bahsettiği güvenli bağlanma tamda bu !Aslında aradığım istediğim şey tamda bu ait olmak .
Yani bilmek ki, O'na  yüzde yüz  aitsin, o topraklarda yaşayacaksın , o topraklarda dolaşacaksın,         o evin topraklarında  oynayacaksın , ülkem gibi .... O'nun imkanlarıyla güçlenip başaracaksın , onun sevgi hayat okulunda eğitim göreceksin, onun yatagında yaşlılığında ıhlamurunu içeçecksin.              O ve sen bir olacak.
Ona inşaa edeceksin, ona kazandıracaksın , Onu koruyacaksın , Onu sahipleneceksin , Onda yaşayacaksın, Ona hizmet edeceksin. Aynı Ülkeye hizmet gibi.
Acaba eskilerin görücü usulü evlilikleri bundanmı ölene kadar sevgiyle, saygıyla sürüyordu.
Daha başlarken O'nda öleceklerini bildikleri içinmi .... İmzayı bu güvenlemi atıyorlardı.
Savaşta çıksa, kıtlıkda olsa, salgın hastalıkta olsa , göç de olsa birbirlerinin ülkesimi oluyorlardı.
Her cephede ayrı ayrı mücadele edip gece aynı yatakta bayraklarını öpüp alınlarınamı koyuyorlardı.

Kim benim vatanım oldu yada ben kimin vatanım oldum .... Hiç kimsenin  ve hiç kimseye ....
Yavru vatan oldum ama anavatan olmadım hiç.
 O adamların ülkelerini vatanım gibi hissetmedim, kısa süreli yaşamaya gittim, tatile gittim , gezmeye görmeye gittim hepsi bu. Belkide bu kadar ülke dolaşmam aslında sembolikti, aslında dolaştığım adamların sembolü idi.
 Kimse vatanı hissetmediği yerde  kalmazki uzun süre.
Orda yaşayamamki , orda kök salamamki, güvenememki , oraya emek etmemki , oraya katkıda bulunmamki. Öyle bi dolaşır çıkarım.

Gittiğim ülkeler ya soğuktu, ya çok sıcaktı , ya sadece eğlence vardı, ya savaş vardı, ya çok muhafazakardı, ya kıtlık vardı, ya gelişmemişlik , ya bataklıktı, ya çöl dü, ya  gezmelikti, ya fazla zengindi, ya sadece doğa güzelliği vardı , ya sadece aşk yada sadece acı  ülkesiydi
Ülkem gibi değildi yani , benim gibi değildi ....
yazı,kışı, baharı ayrı güzel, zenginliğide var fakirliğide , fırtınalı denizide var gölüde, savaşıda var barışıda, eğlenceside var mesire yeride , kerhaneside var camiside , aşkıda var yalnızlığıda ....
Ülke benim ya belkide ben o yüzden her ayrıntısını görebiliyorum , diğer ülkelerde bakmadım belkide o ülkenin içinde başka neler var diye. Kimse vatanı gibi hissetmediği yere derin bakmaz.
Bazende Vatanım sanıyorum tam anavatan olmak istiyorum ama sadece oturum izni veriliyor.
O zamanda ben vizemin bitiş günümde dönüyorum.
Yada bazen benim vatanıma girmek istiyorlar , kimliksiz, ne yapacakları belirsiz deport ediyorum.

Hep derlerdi 40 yaş çok güzel bir yaş diye, en olgun, en farkında , en ne istediğini bilen, en cesur, en deli, en özgüvenli, en hassas , en duygulu gercektende öyleymiş. İyiki 40 sene biriktirmişim.
Anavatanım ne kadar güzel bir kelime hem benim anavatanım hemde ben anavatanım.
Ben artık hayatımda anavatana  niyet ediyorum ,


















3 Mayıs 2016 Salı


Bende kaybolanı sende bulmak güzel 
yetim unutulanı sende görmek güzel
güzel demek yetmez muhteşem olmalıyız
bakir bir yere seninle varmalıyız
bir umut gözlediğim yılardır beklediğim 
kalbimin sahibisin sen
çırpınıyor yüreğim ferman buyur ölürüm
ömrümün sahibisin sen
bu ilk kalbimin vurduğu sesi dilerim bitmesin bu tutku sevgi


Rafetin ilk defa bir dizesi  bütün duygularıma tercüman oldu.


Her yerde, her ülkede, her kolda, her kalpte aradığım , hep gelmesini ümit ettiğim , hep tamamlanmayı istediğim özel insan , işte geldin hemde bahara denk geldin ...


Kalbimin sesini duyuyorum sular seller gibi çağlıyor ve sadece tek bir isim haykırıyor.

Bu kalp halen çağlasa da , fırtınalar kopsa da artık olgun bir kalp , bu olgun kalp  kıymet bilecek , değer verecek , sevip sayacak  , ait olacak  , sadık olacak ,  emek edecek , sahip çıkacak , koruyacak , huzur verecek, destek olacak, haz verecek , doyuracak .

Feryadımı isyanımı dindirdin sen , demekki bu zamanmış , niyelerimi bitirdin , demekki şimdi hak etmiş bu kalp seni.

En karanlık odalarıma, en aydınlık saraylarıma, en bakir hücrelerime , en savunmasız gerceklerime , en agır yaralarıma, en derin izlerime , en saf halime, en güçlü halime , en depresif halime , en coşkulu halime dokunuyorsun.

 Genelde gittiğim !!!  zamanlarda yolda yürürdüm , sokaklarda ve hep aynı şarkının nakaratını  söylerdim ;

Ve tek bir kişiye söylerdim bunu , o bilmediğim kişiye , o gelecek kişiye , o yandığım kişiye , SANA ...

Ne olurdu benim olsan  Şu yaralarımı sarsan Bıktım artık yol almaktan Önüme çıkıp durdursan 
Gidiyorum buralardan Tüm rüzgarlar senin olsun Benden ayrı rüyadasın Dilerim bir gün uyanırsın 

Özlemişim seni bir tanem , gel döndür beni bu yollardan hadi .....

Bıktım artık yol almaktan önüme çıkıp durdursan derken gözlerimden yaşlar dökülürdü ve sokaklarda bağırarak derdimki biliyorum sende benim gibisin , kimbilir hangi delikte hangi kollardasın ,  hazırlan artık gel bul beni ,

uyan ben burdayım. Artık bıktım gel döndür beni bu yollardan diye bağırırdım.
Sorardım ; seninde kalbinde o bilinmez boşluk varmı , sende acı çekiyormusun, sende gidiyormusun ...
Nerdesin , Özlüyorum seni diye ağlardım ....Alev alev yanarken yüreğim özleminle .

Ben tamamım , önüm arkam sağım solum sobe , bu kuşatılmak bana çok iyi geldi be ......................


Tüm tanımlamaların  , tüm tamlamaların , tüm öznelerin, tüm sıfatların , ötesindesin

 ve ben seni 
Tüm tanımlamaların  , tüm tamlamaların , tüm öznelerin, tüm sıfatların ötesinde seviyorum.

Dün gece karnıma dokunurken işittiğim ses , dudaklarındaki o saf aşk dokunuşu bu dünyaya ait olamaz.

Bu ses , dokunuş ruhumuzun ilk yaratıldığı andaki ilk nida ve her yaşamda yaşadığımız aşk.
Yoksa ben nereden bileyim seni, neden hep seni özliyeyim, neden her yerde seni arıyayım ,  neden sana hazırlanayım, neden bazı özel şeyleri senin için bekleteyim.

Ben sendeyim ve senin için, ikimiz için , dünyamız için ne yapmam gerektiğinin bilincindeyim.

Sözüm söz , D hepsi için çünkü sen aşkın D halisin.


I am yours , you are mine ...











23 Nisan 2016 Cumartesi

Benide sev öyle ....

Ona yaptığın gibi ;
Al benide kucagına , kucagına al ama dokunma ....
Göğsüne yasla , tut beni , ama dokunma....
Yüzüstü yatır beni karnımı tut ama dokunma...
Sırt üstü yatır beni tut ama dokunma....
Aynı O na yaptığın gibi al kucagına, katla ikiye sok kalbine ama dokunma...
Öyle güzel seviyorsunki, öyle güzel tutuyorsun ama dokunmuyorsun...
Benide tut gidişlerimde tut , ucurumun kenarındayken tut , ateşe atlıyacakken tut ama dokunma....
Tut işte gitme de, yapma de , söyle bana bunları .... İhtiyacim var ...
Ateşe basmalarımda tut , katla sok kalbine , burdayım ve aradığın burda de ama dokunma ....
Dokulmaktan yoruldum bazen bedenimden çıkmak istiyorum...
Bir yanım o kadın bir yanım o kız ...
İkisini birleştiremiyorum birinin yaptığına diğeri üzülüyor diğerinin yaptığından o kadın zevk almıyor.
Kim bunlar ?
O siyah uzun saçlı kırmızı rujlu olan kadın haz alıyor ve cazalandırılması gereken o...
Kim o sormak istemiyorum ... Ben değilim .... Yada dibine kadar benim ...
Hangi kapıyı açıp gördüm onu hatırlamıyorum, ne vardı üstünde siyah ...
Muhteşem bir kadındı ...
Acı dolu  gece sen sevildiğim geceydi , muhteşem birşey , efsane , yeryüzünde yok böyle bir cennet .
Anlıyamıyorum onumu sevmişti bu küçük kız yerine ...
Bende sevilmek için kollarda dolandım ve  hep o siyah uzun saçlı kadının yerinimi aldım.
Yada almak zorunda kaldım çünkü kimse bu kızı görmediki ,sevmediki....
Sadece dokundular ... Ayrıştıramıyorum belki ikiside aynı aslında ...
Ama bi kere yaşamak istiyorum salt sevilmeyi dokunulmadan ....
Nolursun O na dokunduğun gibi sokun banada sev beni ...
Bi kere olsa yeticek zihnimde arasındaki fark oturacak hangisi ne anlayabilecegim.
Aramızdaki sessiz anlaşma çok derin .... Ama O nun sen olduğunu sanmıyorum ...
O kadarda güvenlimisin gercekten buna emin değilim şuanda kendim için.
Kim peki güvenli ve sadece sever bunun bende açıklaması yok.
Karşılığı yok ....
Beni kim en güvenli en çok sevdi bir kişi dedeciğim ... Sende bana bir kere bile sarılmadın.
Sarılsaydın tamamlanacaktı ruhum bedenim özüm ama bana hiç sarılmadın.
Eksiğim ben sensiz ruhumu bedenimle tamamlayamadım.
Bir kerecik ama bir kerecik en sevildiğim ve en güvendiğim tarafından dedeciğim sarılınmalıydım tüm masumiyetim ve güven ile.
Seni çok özlüyorum senin ilgini, sevgini , olgunluğunu, bana yol gösterisini, dik duruşunu çok özlüyorum.














22 Nisan 2016 Cuma

Tanıdığım en güçlü kadın'a

Ruhumun kardeşi ,

Kederin benimde kederim, sevincin benimde sevincim , isyanın benimde isyanım , kabulün benimde kabulüm.
Dünyama giriyorsun , dünyana giriyorum ...

beni bırakıp gıtme bir yere gidersen unutursun dilerim böyle olmaz Bu havada gidilmez Güneşli günde gidilmez Aslında hiç gidilmez Son günüme kadar Kalp durana kadar Aşk mezara kadar 
(sakın haa gitme) beni unutma unutama inşallah unutursan kahrolurum dilerim öyle olmaz 
bu baharda gidilmez yağmurlarda gidilmez aslında hiç gidilmez son günüme kadar kalp durana kadar 
aşk mezara kadar (sakın haa gitme) 

Bu acilarının sonu gitmek değildir umarım, sakın gitme. Sensiz yaşıyamam.
Vücucunun sinyalleri böyle olmamalı korkutuyor beni.
Baksana yoldaşlığımıza sen mevlanasın olgunluğunu , tecrübeni , alıyorum ...
Ben ise Şemsim senin ezberlerini bozuyorum.

Gördüğüm en güçlü, en becerikli, en zeki, en etik değerleri olan , en bilen, en dobra , en anne, en iş bilen, en organizatör , en iş bitirici , en taşşaklı kadınsın. En sin...... Yani anahtar sensin aslında.
Koyver artık bırak gitsin...
Hatırlıyomusun bi gece mutfakta nasıl gülmüştük . Nasıl eğlenmiştik karnımıza ağrı girmişti.
Pijamalarımızlaydık, saçlarımızda çok tatlıydı ve kimse uyanmasın diye ağzımızıda tutuyorduk.
Bi gün en korktuğunu yaşatıcam sana , gri pijamalar giydiricem sana  ,makyajsız üstünde delik bi tshirt ile elinden tutup bütün beykentte dolaştıracagım.
Hüdai Hazretleri gibi tam tersi EN mükemmelin  EN zıddı olmalısın belkide.

Bana o kadar çok şey öğrettinki hayata dair, insanlara dair , ilişkilere dair, anneliğe dair,               erkeklere dair, sabıra dair, dine dair , kendime dair ...
Mike hiçbirşey göründüğü gibi değildir diyordunya acaba artık kendi göründüklerimizin altınımı görmeye başladık. Kendimizemi Mike olduk.

Gözyaşların kalbime aktı , Ne yaşadıysam ne sorduysam ne aklıma takıldı ise aynı yaşanmışlık sende benden önce vardı hep ve anlattın hiç sıkılmadan yorulmadan anlattın.
Bilerek ve tecrübenle yoluma ışık oldun. Aslında herkezin yoluna Işıksında bunu alabilen var alamayan var. Uğraşma artık yorma kendini...

Bizde yakalımmı bütün kitapları ... Dönelimmi Semaya ...
Sözcüklerin, kelimelerin, cümlelerin anlam kazandığı en güzel sohbetlerimsin.
En anlaşıldığım en anladığımsın.
Hayatımda beni en çok kendimle yüzleştiren yaralarımı en kanırtan kanırttığı yarayı en güzel öpensin.
Bide sen öptürsen indirsen artık bütün bariyerleri an acılı olduğun anda en uzakta durmasan.
Senin acında mağaran taşdan değil demirden oluyor. Aşılamıyor o mesafeler taki sen mağaraya çağırana kadar. Belkide bugün bunu öğreniyoruz , birlikte daha kolay olacagını. Ne dersin ?

Ah şişede lal .... Hepmi lolo... Niye erteliyoruz niye ?
Bırakalımmı artık yükleri , sorumlulukları , olmazsa olmazlarımızı , kaderimizde seninle hep bu yükler olmamalı , yedi seneyi devirdik, değiştirelimmi bir gecede olsa, kaçalımmı bu yaşımızdan, gidelimmi yirmi yaşımıza, bir kere içelimmi sabaha kadar, gülelimmi, dans edelimmi gönlümüzce...
Yorgun gönlümüze hediye verelimmi...

Hatırlıyomusun bir gece Büyükçekmece sahilde ayaklarımız suda  kumlarda bira içmiştik.
Ne güzel geceydi , sohbetin dibine vurmuştuk yıldızların altında.
Gitme, kendindende , bendende gitme....
Al o küçük kızı bende benimkini alayım tanıştıralım ve öylede oynasınlar.
Seni çok ama çok seviyorum güzel bacım.
























16 Nisan 2016 Cumartesi

yoruldum bu iki aşırı uçlu duygularımdan

  Ne oldu ?
 Hersey aynı , aynı hava, aynı koyun, aynı iş, aynı ben , aynı yol,ne oldu da dün sabah pembe kristal parçalarıyla uyanırken bu sabah zifiri karanlığa uyandım.
Neye basılıyor kalbimde , ne değişiyor , herşey aynı iken benim içimde ne değişiyor .
Çok yorgunum , kendimden yoruldum , şuanda evrenin kalbindeki tüm acıyı hissediyorum. Yanıyorum , ruhum , kalbim acı içinde. Dün niye evrenin bütün sevgisi kalbimde atıyordu.
 Kaçmak istiyorum kendi içimden , saklanmak istiyorum sadece , öldükten sonradamı bu iki ayrı ruh bana eşlik edecek , o zamandamı kurtulamayacagım.
Şuanda tek istediğim bu acıdan kaçmak için vucudum beynim uyuşsa keşke, yada uyumak ....
Belki o zaman diğeri devreye girer mutlu, heyecanlı, neşeli sevgi dolu ben.
Enerjim yok, fişim çekilmiş gibi, dün dünayı tersine çevirebilirdim bugün ise dünyaya ters bakıyorum.
Niye yok bunun çözümü , ben bu şekilde yaşamak zorundamıyım .
Defelarca ünzileyi dinliyorum , ünzileye üzülüyorum , ünzile için birşey yapamamanın acısını yaşıyorum.Ama neden ünzileyi dinliyorum bilmiyorum...
Biliyorum ki kollektif bilinçte bütün duygular toplanmış durumda , neye göre seçiyorum ve niye seçiyorum bir sevgiyi bir üzüntüyü.
Bir başkası için üzülmekdemi sevgi, diğer kadın için üzülüp birşey yapamamak sevgimi.
Ona iyi bak o kadının kim olduğunu şimdi farkettin , senin üzülmenin ona bir faydası oldumu yoksa sadece kendimi yaraladın. Şimdi anlıyormusun ünzileyi neden dinlediğini.
Dayaktan uslanalı hiç birşey sormuyor diyor, o dayak yerden sen ona acı çekerek ve üzülerekmi destek oluyordun. Ne kadar eziklik değilmi kadın olmak ....
Hala o acıyı çekmek bana ne kazandırıyor , ne hatırlatıyor bana ki tekrar geçmişe dönüyorum farkında olmadan.
Bu konuyu benmi çözecegim belkide öyle...
Kim bu içindekiler ....
Devamlı üzgün,söylenen, şikayetçi , acı çeken, mağdur olan, yanlız sevgisiz olan kim annem değilmi
Kim bu dünya umrunda olmayan , çok güçlü, keyine düşkün, eğlence düşkünü ,neşeli , öfkeli psikopat kim babam değilmi.
Bunu niye görmedin daha önce ? bu kimlikler bana ait değilki ?
Ortada ve kendimken ne yetersiz geldi de birde onların kimlerini aldın ?
Bu roller sana ait değil, sen sen sin bir tek sen var , ortadaki halin....
Geçti artık üstünden 35 sene geçti çek çıkart artık o çocuğu ikisinin arasından, izleme , bakma, acı çekme, al onu kendine kaçır.İzletme artık o görüntüleri.
Kimseyi kurtarmak zorunda değildi , bu suçluluğu al ondan.... Sev oksa , kendinin kendi olduğunu hatırlat.
Niye görmedin bunu daha önce .... Al bağrına bas o çocuğu kapat gözlerini...
Herkes kendi yaşam dersini yaşadı, herkes kendi özgür iradesiyle yaşadı ,
Alma hiçbirşeyi kendine, sen kendi yaşamından sorumlusun,
Allah istemese hiçbir yaprak kırıpdamazdı , Allah yaprakları ortaya döktü , dalları kırdı bide üstüne yaktı....
Şimdi ateşi söndürme zamanı , üstüne suyu döküyorum , herkes içinden kendi parçalarını alsın.
Ben kendi parçamdan sorumluyum...
Diğer halimle barıştım seninle Allahım bütün yaşadıklarım için şükrettim o gece ama şuanki ruh halimle barışamıyorum. Çok kırgınım sana.... Tek istediğim hesabını ve nedenini sormak sana...
Her bir anının hesabı....
Umarım iyi bir açıklaman vardır.... Yoksa o cennetide cehennemide birbirine katarım ödeşiriz.


















2 Nisan 2016 Cumartesi

Siyahım

Her yer siyah, göremiyorum uzaktan bir ışık gözümü alıyor, açamıyorum gözlerimi. Gidebilirim aydınlığa bunu biliyorum ama karanlıkta oturmak istiyorum en fazla bi mum yakarım. Yorgun değilim sadece bahar bi garip geldi. Eş zamanlı değildi yani. Bu gözler, bu dokunuş, bu koku ile aynı zamanda gelmedi. Senin gidişine denk geldi bu bahar. Seni sevmeme izin vermedin yasıma izin ver. Yas tutuyorum , beni sevmeyişinemi yoksa sevilmeyişimemi bilmiyorum. Aradasın bu okadar belliki, bir kalbe iki kişi sığmazdı zaten ama ben yara bandı değilim yaranı sarman bitince çıkartıp atacagın. Ben ne istedim ki, bi sen , bi ben , biz olalım istedim o kadar. Dünyamda ol, dünyam sen ol istedim. Keşke bu kadar oynamasaydın ...... Gerek yoktu. Mış gibi yapmasaydın o zaman bu kadar kırılmazdım. Bu kadar hırçınlaşmazdım. Bu yas, bu acı geçecek bunu kendi içimde , kendi içimdeki seninle atlatacagım. Kan kaybından ölecegim son dakika ancak bir yara bandı alırım , bende onu kanatırım , o bir başkasını ve bu devran böyle döner gider. Yaslarımdan sonra bazı şeyleri yapamam ben , bundan sonra çay içemeyecegim , fraigle dinleyemecegim , en kötüsüde ne biliyormusun ciğer yiyemeyecegim. Odayı ateşe versem çabuk geçermi , altı yıl sonra çok hazırlıksız yakalandım , benim kendimi ateşe vermem lazım. Siyah , alev kırmızısına dönerse belki ordanda yeşile döner. Bu karanlık senin şerefin , senin vicdanın olsun......

31 Mart 2016 Perşembe

Adın bende saklı ...

Yazdığından beri kalbimi dinliyorum , sana karşı kocaman bir boşluk var içimde o yüzden sana geri yazmak istemedim , üstünden o kadar çok sular akmış ki,dereler çağlayıp coşmuş sular durulmuş. 11 yıl oldumu... Hatırlamıyorum yada 9 mu... Önemi varmı ... Seni onurlandırmak istiyorum sadece , belki sende i.... gibi bir kadir gecesi rastlarsın bu yazıya . Tek dileğim i...in bu yazıya da rastlamaması.Yine tek satır ya ondan diyorum. Hayatını, ruhunu , dünyanı yıktım ve senden özür dilemedim. Bu sana özürüm olsun Leon . O filmi senede bir izlerim biliyormusun , çok benziyorsun ona her zaman öyle cesurdun ve benim kahramanımdın. Palton bile benziyor. Özlediğimden yada unutamadığımdan değil ama ,hala bencilim çünkü, ne zaman dara düşsem, ne zaman kalbim kırılsa, ne zaman korksam izlerim o filmi ve kendimi rahatlatırım. Benim kahramanım hala hayatta bir çığlık kadar yakın ve bilirimki iki eli kanda olsa koşar. Hiç çığlık atmadım, gercekten koşardın dimi , belkide diğer ihtimali bilmemek için çığlık atmadım. Böylesi daha iyi , senden emin olarak yaşamak. Sinan öldü biliyormusun ? bir çınar, bir yiğit, bir cesur adam göçtü bu dünyadanya çok üzülmüştüm. Sana hiç itiraf etmedim ama sen olmasaydın ancak hayatımda o olurdu. Ben seni tercih ettim çünkü sabırla iki yıl kıvama gelmemi bekledin. Lan sen ne sinsi adamsın ya bekle , yumuşak karnı öğren, güven kazan , kadın düştüğü , en zor anında git kahramanı ol ve al. Hemde kadının en deli çağında kendine bağla ... Sinan olsa beklemezdi , hemen dağa kaldırırdı , bende dağdan inince kaçardım. Biliyormusun yazdığın gecenin gündüzünde senden bahsettik Gül ile. Seversin ya benim o heyecanlı anlatışlarımı , aradım Gül'ü yine heyecanlı heyecanlı anlattım şuanki ayrılığımı. Dedimki Güllll , bitti, yedirmicem kendimi ama acı çekiyorum dedim. Beni bi kendime getirdi, lan dedi sen beş yılın sonunda acıdan yollarda üstünü yırtmış, bir yıl yorganın altından çıkmamış kadınsın bu neki. Dalgamı geçiyorsun kendinle yoksa şuanda üzülecek birşeyinmi yok. Ki dedi o zamanlar bu kadar tecrüben be olgunluğun bile yoktu. Bi kendime geldim , bi içim soğudu bi bahar aktı yüreğime. Bi hatırladımda eski cehennem günlerini ohhhh be dedim. O kadar olumsuz şartlara ragmen, beni öyle güzel, öyle cesur, öyle deli , öyle aşkla sevdinki bunun için bir daha dünyaya gelirdim. Hatırlıyomusun İngiltereye gelişini, beni parkta buluşunu beni geri getirişini.Ama ben o büyük yalanın üstüne sanada yedirmedim kendimi. Daha kimseye yedirirmiyim. Evet ben senin, ruhunun, hayatının, ırzına geçtim o gelgitlerim, kıskançlık krizlerim, öfke patlamalarım hepsinde sevdin beni. Ben bu kadar koşsulsuz sevgiyi hayatımda tatmadım tadamam.Çünkü bende çok sevdim. Uğruna ölmeyi isteyecek kadar sevdim. Demişsinya mailinde bir kerede olsa senden çıkanı görmek isterdim diye , öyle tatlıki , öyle kalbimi doyurduki, Ondan sonra geriye baktığımda ya ben napmışım , bu kadar büyük bir sevgi varken adı evlat sevgisi iken ben nelere üzülmüşüm dediğim oldu. Seninki hariç çünkü hem çoook özel sevdim hem çook özel sevildim. Ne zaman ah istanbul istanbul olalı şarkısını duysam bana söylediğini bilirim. Biliyomusun sana çok komik bişey söylicem , hani sen beni her ay psikologa götürdünya iki sene boyunca , hani bişey değişmedi ya. Yanlış olmuş o , benimkisi ilaç kullanmam gereken bir durummuş :))) yani arızayı tesbit etmişsin ama yol yanlış. Şimdi tam hayal ettiğin gibiyim daha sakin, mantıklı, daha uysal , daha sakin konuşabilen biriyim ama sen göremedin hayalini. Ben seni yıktım geçtim her seferinde ve sen beni bağrına bastında , ben senin tek hatanda bağrıma basmadım. İşte buda benim sana özürüm olsun. Belki çok yorulmuştum , belki gercekten hastaydım sağlıklı düşünemiyordum, belki gözümü hırs bürümüştü bilemiyorum. Bugünkü kafayla aynı şeyi yaşasaydık ve ben şuanki daha ortada ruh halimle olsaydım en azından sorardım sana ve anlamaya çalışırdım seni, en azından beş yıllık emeğim için yapardım bunu. Neden bana söylemedin diye sorardım . Hatırlıyomusun bigün seni çıldırtmıştım sonrada basıp eve gelmiştim ve telefonlarını açmamıştım.Sonra gelmiştin camı çerçeveyi indirmiştin bide duvarı yumruklarken elin kırılmıştı o sırada ben sana vazouyu fırlatmıştım bide alnın kanamıştıda sonra birlikte hastaneye gidip alçıya aldırıp dikiş attırmıştık. Hani dönerken, ben beş saat öncesinden kalan bir cümle ile sana demiştim ya İzmire gidicez diye.İşte o biraz kötü olmuştu ya özür dilerim. Zira sende farkındaydın Allahın beni sana sabır sınavı için yolladığının ama bu kadarıda fazlaydı. Bazen ne düşünüyorum biliyomusun iyiki benden büyüktün ve daha aklın başındaydı. Yaşıtlarımla daha fena oldu. Zaten hayatımda bana akıl verebilen, yol yön gösteren beni bir adım öteye taşıyabilen bir sen oldun. Yazıyorum şuadan ve yine kalbimi dinliyorum ,ne öfke , ne sevgi, ne özlem, ne sıcaklık hiçbirşey yok. Sadece maziden gülümsemelik anılar. Senden sonra bir kere daha aşk yaşadım ve sonrasında acı çektim o acımda yedi ay sürdü. Çektirdiklerimin bedelini ödemiş olmam lazım :))) Ben senin gibi mert bi adam daha tanımadım , seni iyiki tanımışım ama hepsi bu. Seninle fırtınayı yaşadım ama fırtına dindi artık....Görüşmemek üzere. Aslında hepsi boş neden olmadığını ve olamayacagını bir sen bir ben biliyoruz. Halen Adın bende saklı ....

16 Mart 2016 Çarşamba

Bu havada gidilmez

Diyor Nazan öncel, bu havada gidilmez. Bir ok geldiğinde , yara aldığımda , yaralı yaralı mağarama çekildiğimde , oku kendim çıkartıp , yaramı kendim sardığımda aslında öğreniyorum o acı ile kendim baş etmeyi. Sonrasında korkmuyorum acı çekmekten , kaybetmekten çünkü alışmış oluyorum . Sonra adım kolay harcayana çıkıyor. O kolay zamana gelene kadar zor olan zamanı bi ben biliyorum bide kalbim. Sonuç kolay , zor olan ise mağaradaki zamanlarım. Gerçek sevgi ne ; keyifteki süreçmi yoksa mağaraya girip neren acıdı deyip öpmekmi. O zamanmı sevgi güven kazanıyor. O zamanmı asıl çoğalıyor. İyi günde kötü günde dedikleri bumu. Herkesin beklediği bu değilmi aslında ; koşulsuz bir sevgi değilmi , o anne sevgisi değilmi ? Biz düştüğümüzde aynı yerde aynı acıyı hissedip , iki eli kanda olsa koşup o yarayı öptüğünde annemiz , biz esas o zaman iyileşmiyormuyuz. Aradığımız bumu aslında , her bedende her yürekte. Büyüdükmü acaba biz , neyi arıyoruz , kimde arıyoruz , aslında yaptığımız yanlış bumu . Şirin Ferhat'ı beklerken biliyordu ki , Ferhat Kendisi için dağları deliyor, hayatlarını kurmak için zemin hazırlıyordu. Ben yine giderim de , zaten durduğum bir yer yok . İki değilim ki tek kalayım. Zaten tek ... tek . Gücüm varmı iki olmak için uğraşmaya. Ne için ? .......... Gözlerinin sürmesine yandığım Şems , gel ezberlerimi boz ve bütün kitaplarımı yak. Sığ sularda dolanamıyorum artık.Yetmiyor. Bi sen yaparsın , sen kendi içinde zaten özgürsün ve zaten asi. O yüzden Mevlananın etrafında, yamacında kendi özgürlüğüne tavaf edebildin. O yüzden arada kuyuya inmelerim , sana özlemim, senin elini tutmak isteyişimden. Ben mahşerde buluşacagız diye beklerken belkide tam olduk , o geniş kalp ve o asi ruh belkide artık bir. Belki ikisini bu gece koyun koyuna uyutsam bu hasret dinecek.

14 Ekim 2010 Perşembe

Öyle bir Geçer zamanki....

Zaman geçiyor bir bakıyorsunki, aslında zamandan aldığın yaralar hala taptaze....
Ne yaparsan yap değişmemiş , sadece zaman geçmiş o kadar...
33 yılda yaşadığın deneyim , ard arda hepsini izleyince tam 8 saatde bitiyor :))))
Oradaki her çocuk olmuşsun, her duyguyu tadmışsın, her deneyimi yaşamışsın...
Aynı sahneler, aynı çocuklar , aynı tepkiler, aynı öfkeler, aynı kavgalar , aynı arayışlar...
Ne yaşanırsa yaşansın,ne çekilirse çekilsin, ne olur yada olacaksa olsun, herşey osmanın anne diye seslenişini duymaya değermiş meğer ...
Korkmamak, çok sorgulamamak gerekiyormuş meğer evliliği ve yaşanabilecek olası sorunları
Çocukluk suçlamalarımdan dizi sayesinde şu anda çıktım ... Ana olguyu tamamen hissettim.
Anne olmak dünyadaki tek mükemmel gerçek.... Annelik dışındaki hissedilen, düşünülen , yapılan yada sorgulanan herşey boş takıntıdan başka birşey değil.
Ve ben ilk defa bunu deneyimlemeye hazırırm....
Dileğim Osmanıma Ahmet den sahip olmak...
Bu hayatta İkinci kez izleyeceğim ve bu sefer başrolünde benim oynayacağım evlilik filmi daha şanslı olsun :))))
Osman ya... Osman... Mete.... Berrin... İpek... Her yaşında algılanış ve tepkiler daha farklı fakat yara tek....
Yaranın adı bendede Aliydi, dizidede Ali :))))

24 Eylül 2010 Cuma

Ateş kadını olmak

Alev alev olmak demektir.
Büyük oynamak demektir, korkmamak ve asla uslanmamak demektir.
Alayınızın a… korum demektir, yeri ve zamanı geldiğinde icra etmek demektir.
Hırçın olmak demektir, zor un bile zorluğunu sınayan ve sınatan olmak demektir.
Ekabir olmak, keyifli olmak, eğlenceli olmak, zıpır bir fırlama olmak demektir.
Aşkın aleviyle yanmak, aleviyle aşkı yakmak demektir.
Feleği kendi çemberinden geçirmek demektir.
Amazon olmak demektir, savaşçı, güçlü, mücadeleci, hırslı, imkansızı sıradanlaştıran demektir.
Bu dünyada hiçbir denemediği şey kalmaması demektir, ne yaptıysada arkasında durmak demektir.
Asi olmak, boyun eğmemek, özgürlüğü ve iradesi için dünyayı bir kalemde silmek demektir.
Endamını, edasını, içindeki geyşayı bilmek demektir, bir bakışı ile bir romanı bile anlatmak demektir.
Hep kraliçe, hep hükümdar olmak demektir.
Yeri geldiğinde vezir etmeyi, yeri geldiğinde o vezirin altındaki kırmızı halıyı bir hamlede çekmek demektir.
Şevkatli olmak demektir, yüreğini korkusuzca açmayı bilmek demektir.
Cömert olmak demektir, parayı amaç değil araç olarak görmeyi doğuştan bilmek demektir.
Hayallerinin hiç bitmemesi ve hayalleri fizanda da olsa sınırsızca yaşamak demektir.
Bağımsız olmak demektir, hayır kelimesini kullanan olmak demektir.
Her yola gelmek, istediğinde ise o yoldan çekip gitmek demektir.
Deli ile dahi arasındaki o ince çizgide olmak demektir.
Bu dünyayı yerinden sarsacak gücün her zaman elinde olduğunu bilmek demektir.
Kadınlığın en güzel icrasını yapabilmek demektir.

Ateş kadını ile oyun oynamak ; azrailden borç alıp şeytanla kumar oynama benzer .

Yay’a / yay

14 Eylül 2010 Salı

Kayıp Gül


Bir kitap ancak bu kadar güzel yazılabilir, anlatım dili, tasviri, verdiği mesajlar, kısa ve öz anlatım biçimi, insanda yarattığı farkındalıklar ve o duygusal patlamalar....
Ben hala etkisinden çıkamadım, okurken bazı yerlerde kal geliyor, bazı yerlerde bütün hücrelerinle birlikte ağlıyorsun, sen gerçekten çok özel bir kitapsın.
Tekrar, tekrar okuyasım var... O kadar çok anlatacak şey varki kitapla ilgili ama ben onun kadar güzel anlatamam.
Su an sahile inip, tekrar açıp sıfırdan okuyasım var.
Elmut

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Şükürler olsun...

Allahım şükürler olsun...

Bu dünyanın güzelliğine, senin sevgine,
verdiğin nimetlere, açtığın kapılara, yürüdüğüm yollara, karşıma yolladığın fırsatlara, sınırsız iş olanaklarına, verdiğin zeka ya, karşıma çıkan insanların güzelliğine, bolluk bereket e, içimdeki sevgiye, cesaretime, verdiğin iyi niyete, yaratıcılığıma, birlikte ilerlediğim yol arkadaşlarıma, şükürler olsun.
Yatsam kalksam , sana ne kadar teşekkür etsem az.

Beni ben yapan ve beni bugünün güzelliklerine hazırlayan her insana, aileme, her yaşadığım bana deneyim kazandıran olaya , kaderime, ve kendime sonsuz teşekkür ediyorum ve başarıların altına kalıcı imzamı atmak için ilerliyorum.


Sevgimle...
Elmut

19 Ağustos 2010 Perşembe

Pire it de, Bit yiğit de bulunurmuş :) )

Resmi görünce çok hislendim :)
Benim küçüklüğüm arkadaşım Burcu ile böööle birbirimizin bitlerini ayıklarken geçti :)
Annelerimiz kafamıza gaz döker, şeltoks sıkar, bit ilaci ile yıkar, ince tarakla tülbente tarardı...
((Bazen düşünüyorum gaz, yada zehirli sinek ilacı beyin hücrelerime zarar vermiş olduğundamı ben böyleyim diye :)))
Bizde burcuyla boş zamanlarımızda kalanları ayıklardık :)
Benim bu konuda master degreem var :)


Bit ayıklamak ciddi bir iştir... Resimdede görüldüğü gibi...
Ayıklanan kıpırdamaz, başını sağa sola çevirmez ve suçluluk psikolojisi ile hep mahsun durur :(
Ayıklayan ise ; kalp ameliyata yapacak prof gibi işin başına geçer, sirkemi ? bitmi ? önce seçer, sirkeleri tırnak içi ile saçın en ucuna kadar çekmen gerekiyor , sonra tırnakların üstleri ile çıt sesini duyarak öldürmek gerekiyor. Bit ise daha büyük, göze gözüküyor onu yakalamak için çok atik ve hızlı olmak gerekiyor, yakayalınca aynen resimde görüldüğü gibi kafanın kendi üstünde tırnakların üstüyle çıtlatıp öldürmek lazım ...
Sanırım Sarılı/ beyazlı pirelendiği zamanlarda o yüzden çok kızmadım:)
Armut dibine düşer napsın...


Elmut

Harika...

‎"Hiçbir şey için asla çok geç değildir ya da benim durumumda, istediğin kişi olmak için çok erken değil. Zaman sınırı yoktur, istediğin zaman başlayabilirsin. Değişebilir ya da aynı kalabilirsin. Bunun bir kuralı yoktur. En iyisini ya da en kötüsünü yapabiliriz. Umarım, sen en iyisini yaparsın. Umarım, seni şaşırtacak ...şeyler yaşarsın. Umarım, daha önce hiç hissetmediğin şeyler hissedersin. Umarım, değişik bakış açıları olan insanlarla tanışırsın. Umarım, gurur duyacağın bir hayatın olur. Öyle olmadığını anlarsan, umarım en baştan başlayacak gücü bulursun."

Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi'nden alıntıdır.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Gülümse ve içten bir kahkaha at...

Gülümsemek,

Kendine kocman sıcak bir gülümseme ile başlamak güne ne kadar güzel,
Sevdiğine gülümsemek ne güzel,
Aynanın etrafında dönüp vücuduna gülümsemek, ardından kendine dil çıkartıp gülümsemek...
Güneşe gülümsemek, yaşayacağın o güzel güne gülümsemek,
Güzel bir kahvaltıya gülümsemek,
Bugün yapacağın işlere , muhtemel görüşeceğin insanlara gülümsemek,
Bakkala gülümsemek,
Gelen telefonları gülümseyerek açmak,
Hayatın ta kendisine gülümsemek, sıcacık, içinden gelerek, huzurla, mutlulukla, sevgiyle...
Farkındalığın senden ayrı bir şey olmadığını bilerek yaşamak ve buna da gülümsemek.
İhtiyaçsızlık hali, olan her ihtimalin sevgiyle buluşması, huzurlu ve güvenli paylaşımlar.
Hayat an be an mükemmel ve keyifli. Olan her ihtimal olduğu gibi gülümsemeye değer.

Değişim içimizde başlar ve içimizde son bulur.
Mutsuzsan kendine sor, yalnızsan kendine sor, zihnin sürekli karmaşa içindeyse kendine sor,
Hayatın da değiştirilmesi gereken bir şeyler olduğuna inanıyorsan kendine sor, insanlarla kendini kıyaslıyorsan kendine sor, insanlarla aranda problem olduğunu düşünüyorsan kendine sor,
Anı yaşayamıyorsan kendine sor, yaptığın işi sevmiyorsan kendine sor, geçmişi sorguluyor ve geleceği planlyorsan kendine sor, sonsuzluğun senden ibaret olduğunun farkında değilsen kendine sor, diğer insanları kendinden ayrı görüyorsan kendine sor, düşüncelerinin doğru olduğuna inanıyorsan kendine sor, duygularının doğru olduğuna inanıyorsan kendine sor, bolluk ve bereketin sınırlı ise kendine sor, bir şeylerden kurtulmaya çalışıyorsan kendine sor, hayatında sevdiğin ve sevildiğin , mutlu olduğun bir ilişkin yoksa kendine sor, içindeki değişimin diğer insanlara muhteşem etkiler yapıp, onlarında senin güzelliğine göre değiştiğini farketmiyosan kendine sor, hayatın akışına kendini olduğu gibi bırakamıyorsan kendine sor, anlamaya çalışmanın gereksiz olduğunu kendine sor, herseyin sen, senin hersey olduğunu bilmiyorsan kendine sor, kendine sormakla başla ki cevap gelsin …
Her gelen cevapta bir adım öne at , sevgiyle kucakla….
Hayat ihtişamıyla akarken gülümse, gülümse en sonunda kahkaha at :)

Elmut

15 Ağustos 2010 Pazar

Ekşınlı Pazar :)

Sabah helikopter sesleri, yürüyüş sesiyle tam gözümü açmaya çalışırken Çiki Çiki nin sesiyle uyandım.

Çita kalk Karal geldi sanırım :)

Hepimiz balkona koştuk, askerler vardı tam karşımızda caddenin üstünde.

Ben kurtuluş savaşı çıktı diye sevinçten zıplıyordum.

Çiki çiki internetten ne oldu bugün acaba diye bakıyordu ve dediki ;

1925 yılında ilk posta pulları tedavüle girmiş ondan olabilirmi acaba :)

Çita camdan bakıp bağırdı Elmut araban yok cepte.

Biz tam üstümüzü giyinirken, ben dedim darbe oldu ve asker arabama el koydu yada savaşa gidiyoruz...

O sırada aklımdan geçen düşünceler...

Darbe olduysa annemi facebook yorumlarından dolayı içeri almışlarmıdır ? arasammı ? ya bide öle bişey yoksa oruç oruç uyandırdım diye annem bana darbemi yapar ?
Neler oluyor, keşke kamuflaj pantlonum yanımda olsaydı...
Ben acaba Mehmetçikle ilgili özel bir espiri yapıyorum :) diyemi geldiler kapıya.
O sırada helikopterler son hızıyla geçiyordu.

Fırladım hemen sokağa, duran birine sordum abi darbemi var ? dedi bende yeni geldim.
Polisi gördüm dedim darbemi var savaşmı çıktı, dedi ikiside yok 30 ağustosa hazırlık yapılıyor,
E peki dedim arabam nerde o zaman ? otoparka çekmişlerdir :(
Hay dedim bende zorunlu ihtiyaçtan asker el koydu sanmıştım, daha özel bişey sanmıştım.

O sırada yanıma Çiki Çiki ve Çita da katıldı, birden gözlerimiz doldu, Mehmetçikkkkkkk...
Bir apaçi ağlıyor diye yahşi batıdaki şiiri okumak istedim o anda :)
Biz tam ayaktayken komutan bağırıyordu, rahat, hazır ol tüfek omza, İrkildik :)
ateşşşşş derlerse diye öööle kal geldi bize... Etrafımız kalabalıklaşmıştı.

Mehmetçiklerrrrrrrrrr, canlarımız, hep birlikte İstiklal marşımızı okumaya başladık, içimden komutanımmmmm benide alın askere diye bağırmak geçti , ama saygı duruşumu bozmadım.
Bitti , hepimiz alkışlamaya başladık, öyle gururluydukki...

O sırada bi baktık doğan haber ajansı resimlerimizi çekiyor.
Dedim bi dakkaaaaaaaaaaaa ; Saçlarım toplu, böyle olmaz :) bekle düzelteyim öyle çek :)
Hepimiz krize girdik gülmekten.
O sırada Çiki çiki dediki ana haber bültenine mi çıkarmıyız ?
Kameraman ; ekşın olması lazım askerlerin arasından koşarak geçin zik zak halinde :)
Dedimki ; ana haber bültenine ölü olarak çıkmıyalım kardeşim :)
Hepimiz gene gülmekten yerlere yattık.

O sırada askerlerimiz düzen içinde , geriye doğru yürümeye başladılar, 2 tanesi adım atar gibi yapıyordu ama atmıyordu, yani ayakları tam diğerleri gibi ritmik ve düzgün değildi.
O sırada ensesine bir şaplak atmak istedim :)
Bağırmakla yetindik ;Mehmetçikkkkkkk bak bak bak bozma düzeni...

Askerlerimizi uğurladık, sevgi, saygı ve gururla ...

13 Ağustos 2010 Cuma

Beni birgün öldürürse Sarılı/beyazlı öldürür.

Canım , erkekim , sen hem pirelenme diye, hem sürekli sokak isteyip sokakta başına birşey gelmesin diye, hemde bu kadar huzursuz olma diye sana kısırlaştırma ameliyatı yaptırdım.
Ameliyatın bitip de evine geldin o an dünya başıma yıkıldı :(
Canımmmm benim, narkozun etkisinden daha yeni çıkmıştın , hala uyanmakta zorluk çekiyordun, yürümeye çalışıyor bacakları titriyor ve tekrardan düşüyordun...
Hayatımda bu kadar vizdan azabı çektiğim başka bir an olmadı, kıyamadım canımın yarısına,
ne yapacağımı bilemedim, inliyordun sadece ben ben okşayınca susuyordun, o halde bile kendini sevdirmeye çalışıyordun. Sen nasıl bişeysin sarı.
Tekrar ayağa kalkmaya çalışıyor, tekrar yere düşüp uyuyordun ve dudakların sarkmıştı.
Dayanamadım , hayatımda hiç bu kadar canım acımadı, hiç bu kadar çaresiz kalmadım, hiç bu kadar üzülmedim, hiç bu kadar pişman olmadım .
Gece sana yumuşak bir yer yaptım , yemeğine suyuna yakın olsun diye. Bilemedimki yanlız yatmak istemediğini. Senin uyuduğundan emin olunca ben yattım zaten.
Sabaha karşı sesine uyandım, nasıl yatağın kenarında tırmanmaya çalışıyordun sen, benim yavrum düşe kalka yanıma gelmişsin , kim bilir ne zorluklarla geldin... Kim bilir kaç saatde geldin.
O anda öldüm, o anda canımın yarısını aldım kucağıma, öyle bir girdikin koynuma, öyle bir sardınki patini , öyle bir sarıldınki bana... Bu duyguyu tarif edemem... Sadece ağlarım o anda...
Ben kıyamam sana ve sana ölürüm ölür.
Çok şükür bugün düzeldin. Aynı sarı :) aynıııııııııııııııııııı, yüreğimin neşesi geri geldi.
Zarife sana o kadar üzüldü, o kadar yanında bekledi, kendine gelir gelmez ilk zarifeyi uyuz ettin .
Yine başladın konuşmaya, sanırım bana küfür ediyosun :) Erkekliğimi bitirdin kadınnnn diye.
Ama bitmedi yine kız arkadaşınla özel hayatına devam edebilirsin tabi :)
O neşene bitiyorum, o hareketlerine bitiyorum, kendine geldin ya ben daha bişey istemem.
Canımın yarısısın sen.

Elmutun

Yasin ama arkadaşlar bana süpaneke derler :)

Fıkra.... Senin adın ne ?

Din dersinde öğretmen yeni başladığı sınıfında öğrenciyi kaldırmış...
- Adın ne senin evladım
- Kevser öğretmenim
- Ne güzel isim,Oku bakalım kevser suresini
- Öğrenci sureyi ezbere okumuş
- Aferin evladım, ağzına sağlık
- Senin adın ne evladım
- Fatih öğretmenim - Çok güzel isim, Oku bakalım fatiha suresini demiş,
- Öğrenci ezbere okumuş
- Aferin evladım, ağzına sağlık..
-Öğretman birde bakmış, bir çocuk masanın altına saklanmaya çalışıyor..
- Evladım kalk bakayım, adın ne senin demiş
- Yasin öğretmenim ama arkadaşlar bana kısaca süpaneke derler

Elmut

12 Ağustos 2010 Perşembe

biz, ikimiz , dünyaya bedeliz :)

12 ağustosda bir bebiş dünyaya geldi ...

Bugün bir doğum günü var, varlığıyla dünyayı şenlendiren bir yürek var.
O gün şu söz icad edildi ; bebenmi var derdin var :)
Kaç yaşına bastığını sormayın, bazen 5, bazen 17, bazen 40, bazen 30 :) yaşsız bir kadındır benim arkadaşım.
Kelimelerin bir insan için yetersiz kaldığı kadın, melekle şeytanı bir bedende barındıran bir şebişe... Şebiş değil şebişedir kendisi :)
Ekşın desen onda, yaramazlık desen onda, yufka yüreklilik desen onda, benim başımı derde sokmak desen ondaa, kendi başını dertten hiç kurtarmamak desen yine onda :)
Ben seni tanıdığım için çok ama çok mutluyum, seninle yaşadığımız dolu dolu iki yılı düşündükçe, her anımızı her maceramızı :) yüzümü bir elmut gülüşü kaplıyor.
Seni tanımadan onbeş gün önce seni rüyamda görmüştüm, onbeş gün sonra evindeydim , başıma gelecek varmış :)
İşte o günden sonra senin sesini duymadığım bir günüm geçmedi , bazen güldürsende, bazen acıtsanda, bazen dibe vurdursanda,sen benim dostumsun :) itişsekde biz dostuz.
Senin o kahkahana bayılıyorum, o cin cin bakışına bayılıyorum, her an yaramazlık ateşini yakmana bayılıyorum.
Sen bir ateş kadınısın, sen bir aşk kadınısın ,şu an acınnnnnnnn var ağğğğğğğğğğğğğ :)
yanası çekmeköyden çıkıp , şırnak peşmerge avcısına koştun :) desteğim sonsuz , Mehmetciğe canımız fedadır her zaman.
Ne güzeldi yaşadığımız her şey, hep çok gülerdik çay saatlerinde :) seninle 5 dakikalık telefon konuşması bile ekşın ve kahkaha krizi.
Aklıma şu an seni bettle nın arkasında montların altına saklayıp paradise sitesinin kapısından sokmam geldi :) gene krize girdim gülmekten.
Hele ben başka bir kapının açılmasını dış kapıda beklerken, senin 10 kattan adama durunnnnnn bekleyin bizim kızıda içeri alın diye bağırman yokmuydu, sen bir ömürsün.
Hele 2 hafta önce hep beraber toplandığımızda gülmekten karnımızın ağrıması :) o neydi bebem ya, ben öle bir gece hayatımda geçirmedim. sen iyiki varsın.
Ben sana bayılıyorum, senin o kahkahana bitiyorum, seninle kurduğumuz o masum hayallere bayılıyorum, kapaklarımıza bitiyorum.
Sen iyiki varsın, seninle yaşadıklarımız iyiki var, senin güzel kahkahan iyiki var...
Şimdi başka bir maceradayız :) yine aşığız, yine seviyoruz, yine ekşındayız, yine deliyiz, yine birlikyetiz, biz ateş kadınıyız huyumuz kurusun :) uslanmaz ve iflah olmayız.
Düşsekde, kalksakda, korkusuzca ilerleriz her zaman hemde gülerek ilerleriz . Takık ve kıskanç tiplerin dedikodularını, yargılaması, laf sokması, bizi sorgulamasına, kendilerinin yapamadığı şeylerin hırsını gördükçe hele bitarafımızla güleriz hatta.
Biz hep güleriz, hep ilerleriz, hep keyif alırız, hep mutluyuz, hep birbirimiziz . Dünya ...mize, minare... müzedir :)
Senin hayal dünyana bayılıyorum hele bilinçaltına kopuyorum :) sen ne tatlısın ya Hülya şebişesi.
Bu şebişeyi sahneye davet ediyorum.

O biiiiiiiiiiiir nostradamus.
O biiiiiiiiiiiir dişi.
O biiiiiiiiiiiir astralci.
O biiiiiiiiiiiir maceracı.
O biiiiiiiiiiiir fırlama.
O biiiiiiiiiiiir aşk kadını.
O biiiiiiiiiiiir baş belası.
O biiiiiiiiiiiir acısı olan.
O biiiiiiiiiiiir ruhsal
O biiiiiiiiiiiir Hülya Balıkavlayan.

Elmut seni çok seviyor :) höööö

11 Ağustos 2010 Çarşamba

1453 Rumeli Hisarının Yapılışını dinlerken ...

Gercek bir abim olsun isterdim…

Benim abim çok yakışıklı , çok cesur , çok zeki , çok şevkatli, çok güçlü olurdu. Tam bir erkek olurdu…
Herşeyi bilirdi, ava giderdi, çok iyi silah kullanırdı, çok güzel dans ederdi, paraşütle atlardı, teknolojiden çok iyi anlardı, harika zeybek oynardı, çok başarılı olurdu, çok sevgi dolu olurdu, ensturman çalardı , çok iyi basketbol oynardı, bir tane köpeği olurdu ismi Paşa, benden 5 yaş büyük olurdu, harika müzikler dinlerdi, çok heyecanlı olurdu, koç burcu olurdu, Odtü mezunu olurdu, ve kesin Galatarsaylı olurdu.
Beni çok severdi ve bende ona hayran olurdum.
Ben okulda disiplin cezası aldığım zamanlarda, annemden korkuma, velim olarak bakkalla anlaşma yapmak yerine abim velim olur ve imzayı atardı.
Bana ders çalıştırırdı, anlamadığım konuları sabırla anlatırdı bana. Matematiği bana kesin sevdirirdi.
Küçükken ben okulda kavga ettiğimde, hepsinin abileri çıkış kapısına geldiğinde bana hesap sormak için, benim abimde yanımda olurdu, bende o zaman korkuyor olmama rağmen korkmuyor numarası yapmazdım.
Sokakta birlikte oynardık ve ben her şeyi ondan öğrenirdim, takip ederdim onu.
Birlikte uyurduk, bana uyumadan önce masal okurdu , sabahları birlikte en sevdiğim jimnastiği yapardık, sonrada çizgi film izlerdik.
Benim saçlarımı hiç acıtmadan şevkatle tarardı.
Ben küçükken filmden etkilenip kendimi iple astığımda, yada şemsiyeyle balkondan uçma denemesi yaptığımda yada köyde ekmek teknesiyle yamaçtan kendimi saldığım ve kayıp yaralandığım zamanlarda yanımda olurdu , kızmadan bana ; yapma canım derdi.
Ben köydeyken yanımda olsaydı, yılandan hiç korkmazdım.
Ben aile içi şiddeti gözlerimi kocaman açmış korkuyla izlerken, beni başka odaya götürür oyalardı vede kulaklarımı tıkardı.
Beni çok severdi ve bende ona hayran olurdum.
Biz üç kişilik bir aile olarak kaldığımızda dört kişi kalırdık, bayrağı o teslim alırdı.
Lider o olurdu ve bütün sorumluluğu alırdı, korurdu, kollardı , ilerlerdi ve bana yol gösterir ve yol açardı.
Ben bir karar almadan önce hep ona danışırdım çünkü o her şeyi bilirdi.
Ben sinemaya gittiğimde, karanlık olduğunda abim beni çıkışta almaya gelirdi.
Çok güçlü bir abim olduğunu bildikleri için sokakta beni kimse rahatsız edemezdi.
Benim abim mükemmel olurdu, beni çok severdi ve ben ona hep hayran olurdum.
Arkadaşları olurdu, birlikte maça giderdik, ben bara ilk onunla giderdim, ilk içkimi onunla içmiş olurdum, ilk bilardoyu bana o öğretirdi, ilk tiyatroya onunla giderdik, ilk namazı ondan öğrenirdim,ilk siyaseti ondan öğrenirdim, bana her şeyi o öğretirdi , benim abim her şeyi bilirdi.
Benim kız arkadaşlarım da, benim abime hayranlıkla bakardı.
Yalnız gitmek yerine, yazılmak istediğim kurslara beni o götürürdü yazdırmaya.
Abim olsaydı ben kız olduğumu hep biliyor olurdum, erkek gibi olmak bana iyi bir şey gibi gözükmezdi.
Benim abim bana cinselliği , kadını ve erkeği anlatırdı.
Erkek arkadaşım olduğunda ilk onunla tanıştırırdım, önce o bakardı erkek gözüyle, erkek erkeğe konuşurdu onunla ve bana tavsiyesini söylerdi, ben onun sözünü dinlerdim ve hiç üzülmezdim.
Abim olsaydı , istemediğim bir şirkette 6 yıl çalışmak zorunda kalmazdım.
Ben hiç ama hiç depresyon geçirmezdim, ruhum ezilmezdi o kapanda.
Abimin benden daha büyük bir şirketi olurdu, ben önce onu izler, herseyi öğrenir sonra kendi işimi açardım.
Abimin bir Porsche cayenni olurdu, ben arada bi tur alırdım.
Beni çok severdi ve ben ona hayran olurdum.
Hep önümden ilerlerdi, ben onu izler sonra adım atardım. Kararlarımı almadan önce danışırdım çünkü benim abim her şeyi bilirdi.
Ben su an aklımın bir ucunda Güney Afrika varken, fakat Ticari Irakı feth etme projesi yaparken, abim dünyayı feth etmiş olurdu ve ben izlerdim, benim abim her şeyi yapardı.
Hergün beni arardı ; nasılsın , neler yapıyorsun , aklına takılan bir konu varmı, bir şeye ihtiyacın varmı diye sorardı.
Her akşam sevdiğimiz müzik eşliğinde akşam yemeği yerken günün kritiğini yapardık ve ben onu dinlerdim.
Ben ilk enerji uyulmamamı ve koçluğumu ondan alırdım, ruhsal yolcuğumda da bana o önder olurdu, çükü benim abim her şeyi bilirdi.
Abim benim kedilerimi çok severdi., üçümüzüde yan yana yatırır gıdıklardı.
Abim , benim doğum günlerimde, iyiki sen dünyaya bana eşlik etmek için geldin diye sabah yastığıma not bırakırdı.
Beni çok severdi ve ben ona hayran olurdum.
Abim olsun isterdim, çünkü yaş farkı aramızda az olduğu için, ebebeynler gibi kesin hükümlü olmak yerine anlıyarak, bilerek yaklaşımda bulunurdu.
Benim abim harika bir erkek olurdu, dünyayı birçok ülkeyi görmüş olurdu ve ben onu izlerdim.
Benim abim çok yakışıklı olurdu, Kenan imirzalıoğluna benzerdi tipi.
Sanırım şu anda evli olurdu , nasıl evlenildiğini öğrenirdim, harika bir eşi olurdu , harika anlaşırlardı, dünyanın en mutlu çifti olurlardı ve ben onları izler, öğrenir sonra adım atardım.
Hatta şu anda hala olmuş olurdum ve bir bebeğin nasıl büyüdüğünü, neler yapmak gerektiğini izler, öğrenir sonra adım atardım.
Benim abim çok keyifli bir adam olurdu, sohbeti muhabbeti dolu dolu olurdu. Benim abim gülmeyide ağlamayıda bilirdi.
Benim abim beni çok severdi ve ben ona hayran olup saygıyla eğilirdim.
Benim çok abim oldu, saydıklarımdan bazılarını yaşayabildiğim, ama hepsini bir arada barındıran gerçek , öz, canımdan, kanımdan bir abim olmadı.
Bugünden arta kalan, hayatımın karelerindeki ,son kalan değiştirme isteğimi de burada bırakıyorum,Sonsuzluğun içinde farkında olmak ve yaşamak, neyi ne için yaptığını bilmek, kime hangi rolleri yapıştırdığını ve hangi rolleri üstlendiğini açıkça görebilmek öyle güzelki. Bütün rollerden sıyrılmak bir kuş gibi olmak, herkeze sadece sevgiyle bakmak,
Özgürce ilerlemek o kadar güzelki, huzurlu olmak ve mutlu olmak, her andan neşe ve haz almak o kadar güzelki ve en önemlisi her şeyi kendin başarmış olmak öyle onur vericiki. Ayakta alkışlıyorum…

6 Ağustos 2010 Cuma

susuzluk öldürür...


Havalar çok sıcak ;
Yardımımıza muhtaç canlarla beraber yaşıyoruz. Lütfen onları farkedelim ve suya ihtiyaçları olduklarını bilelim. Büyük şehirlerde suyu bulmakta güçlük çekiyorlar.
Lütfen, camlarımızın dışına su koyalım kuşlar için . En azından su koyalım. Onlar camınızın kenarında sabah size teşekkür için şarkı söylediklerinde ekmek kırıntısıda ilave etmek isteyebilirsiniz :)
Hatta eğerki su koyduğunuz yerde, birde saksınız varsa, size getirdikleri hediye tomurcukları saksınıza ektiklerinde , yeni çiçekleriniz açtığında saksınızda ...Uyum ve ahengi iliklerinizde hissettiğinizde ... Gözünüzden akan yaşı sakın tutmayın.
Eğer yapabiliyorsak bir kaba su koyup çöp tenekesinin yanına koyalım ki yemek bulmaya gelen hayvanlar en azından su içebilsinler.
Elmut

5 Ağustos 2010 Perşembe

Şükürler olsun...

Bugüne doyumlu ve mutlu uyandığım için şükürler olsun...
Sonsuz olasılıkların ve maceraların beni beklediğini bilmenin sevinciyle dolu olduğum için şükürler olsun.
Her ne oluyorsa içinde sadece sevgi ve deneyim olduğunu bildiğim için şükürler olsun.
Sonsuzluk ve sessizlik olduğunu bildiğim için şükürler olsun.
Eskiden hep derdimki, ben ne yaparsam yapayım , ateşede atlasam bir el beni ensemden tutar ve kenara alır:)
Şimdi ise o elinde ben olduğumu, elmutu sessizce keyifle izlediğimi, ona sadece keyifle güldüğümü, bana maymun maymun baktığı anda kenara aldığımı bildiğim için şükürler olsun.
Duygu ve düşüncelerimden Özgür olduğum için şükürler olsun.
Herşeyin ben, benim hiçbirşey olduğumu bildiğim için şükürler olsun.
Sevdiğim ve sevildiğim için şükürler olsun.
Resim karelerini kendim yarattığım, istediğim resme istediğim kadar bakıp,içine istediğim duyguyu yerleştirebildiğim ve istediğim anda albüme kaldırabildiğim için şükürler olsun.
Huzur ve sevginin her an benimle olduğunu ve doğal halim olduğunu bildiğim için şükürler olsun.
Farkında olanı izleyebildiğim için şükürler olsun.
Ne oluyorsa , olanın en iyisi olduğunu bildiğim için şükürler olsun.
Yorulmadığım ve değiştirmek için uğraşı vermediğim için şükürler olsun.
Geleceği planlamayıp, geçmişi kurcalamadığım için şükürler olsun.
Şu andan çılgınca keyif aldığım için şükürler olsun.
Rollerimin farkında olduğum, hatta onların bile olmadığını bildiğim için şükürler olsun.
Akışta akabildiğim için şükürler olsun.
Yargılamadığım, yargılanmadığım için şükürler olsun.
Hepimiz, birbirimize hizmet ettiği için şükürler olsun.
Zihnimin zaman kavramını bile kırdığı için şükürler olsun.
Sarılı/beyazlımın bu sabah beni patisiyle severek uyandırdığı için şükürler olsun.
Var olduğum ve deneyimlediğim için şükürler olsun.
Elmutum , minik bebeğim öyle tatlısın, öyle harikasın ki seni çok seviyorum.
Özgürlüğünün tadını çıkart, istediğin anda sessizlikkkkkkk... şişşşşşşt
Bugün İş kadını elmutu rolünde iyi işler çıkaracagına eminim.
Arkadaşlarınla sana keyifli oyunlar dilerim.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Bu şiir ; benim zihnimden,benim aslan yüreğime , içimdeki Tanrıçaya bir özür niteliğinde gelsin... Geç oldu ama tam oldu , ben şimdi benim...

Can YÜCEL - Anladım

--------------------------------------------------------------------------------


Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda
anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği
acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..

Fakat,hakkedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini avucuma koyduğunda anladım..

''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..

Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş
sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl
ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş
pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün
affedilmeyi,
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar
sevmekmiş...

CAN YUCEL

3 Ağustos 2010 Salı

............. O AN.....................

.............LAL..........

Bir bulut olsam yüklenip yağsam
Dökülsem damla damla toprağıma
Bir deli nehir bir asi rüzgar
Olup kavuşsam üzüm bağlarına

Bir çiğ tanesi bülbülün çilesi
Annemin sesiyle güne uyansam
Radyoda yanık içli bir keman
Ağlasa nihavend acemaşiran

Bir turna olsam yollara vursam
Uçabilsem kendi semalarıma
Bir seher vakti sılaya varsam
Selam versem ah sıradağlarıma

Komşunun kızı çoban yıldızı
Yaz bahçeleri yeşil mor kırmızı
Ah şişede la’l Hem de ay hilal
Bir daha da görmedim öyle yazı

Gönül penceresi açıldıkça semaya, akanı izlemek düşer bana... ...


Ay ışığı vurduğunda yüreğime,
O zaman dökülür yapraklarım tane tane
O zaman eğilirim önünde sere serpe
Sen akarken damla damla yüreğime
Ruhum sana sarhoştur ve sana dalgalanır esintinle
ve ben bunun aşkın önünde diz çökmek olduğunu bilirim
bakmam çınarlığıma...
Filizlerim yeşerirken güneşine gülümseyerek,
sana tomurcuklarımı armağan ettiğimde
bilirimki sende bana eğilirsin bakmazsın haşmetine...

1 Ağustos 2010 Pazar

JAMAL bir sevgi faresi


Evrilemeyenler ;
Size Jamal'ı tanıtmaktan mutluluk duyarım :) müptelası oluyor insan.
Kendisi çirkinlik kompleksi olan bir sevgi faresi, ama nasıl sevgi :) punduna getirip mutlaka s....viyor.
Jamalın Atasözlerine bayılacaksınız :)
31 çirkinin vazifesi , yakışıklının fantazisidir.
10 güzel b ir araya gelse bir çirkin etmez.
Yakışıklının özgürlüğü varsa, çirkinin kapitalizmi var.
Uykusuz dergisinden takip edebilirsiniz.
Pazar neşesi ve keyfinize keyif katması dileğiyle.
Elmut

29 Temmuz 2010 Perşembe

Zarifemmmm


Şevkatimmmm, ruhum, sevdiğim, kızım, şifacım, rehberim, hırçınım, kibarcığım, zarifim, gözümün nuru, ruhumun aynası...KOŞULSUZ SEVENİM.
Seninle derinnnn nefes almak ne güzel, senin varlığının yanımda olması ne güzel, senin güvenin ne güzel, sen ne güzelsin....
Nasıl bu kadar yardımsever ve anne gibi şevkatli olabiliyorsun, korktuğun tedirgin olduğun anda nasıl pantere dönüşebiliyorsun ve acımadan parçalıyorsun ( bana çok benziyorsun :) ) Deli.
Sende çok değiştin, sarılı beyazlıyı kıskanmayıp dövmemenden anlıyorum ve onu korumaya almandan, seninle artık sarılabiliyoruz ya ben çok mutluyum. Güvenimiz tamamalandı.
Sarı sokaktayken acı bir kedi sesi duysak ikimizde cama fırlıyoruz, bakıyoruz ve o sarı değil rahatlayıp geri dönüyoruz. Sarı sokaktan yaralanıp geldiğinde nasıl ona bakmıştın, yaralarını nasıl sarmıştın ,E önce bi dövmüştün ama olsun :) aklı başına geldi azda olsa. Canımsın benim.
Nasıl özel bir ruhsun, seninle telepati kurabilmek seninle konuşabilmek ne kadar güzel. Hemşirem benim, beyaz beyaz oluşun, şifa durumlarında o telaşın beni bitiryor :) ve o sıradaki ciddiyetin , sen nasıl bişeysin Zarifem. Adın gibi zarif, asil , gözlerin gibi derin, ruhun gibi saf, çok güçlü cesursun...Sana şu anda tekrar hayranım.
Bazen o mahsum duruşun yüreğimi parçalıyor, kendi iç dünyana çekiliyorsun ya , o anda senden uzak kalmak zorunda kalıyorum ya :(
Sen aşkın tarifisin , bana bakarken gözlerinde gördüğüm aşk benim de sana yansıtmama sebeptir.
Senin bana gelişine şükürler olsun can yoldaşım, yolumuz uzun seninle özelim. Öğreniyorum...
Varlığım varlığına hizmetkar ...
Elmut

Sarılı beyazlım'a


Canımmmm, Şansımın yadigari, oğlum, minik erkekim, yaramazım, çenesinin bağını ... dittiğim.
Sen nasıl bişeysin, severeken gözlerimi dolduran varlık, sen nasıl bişeysin her halin, her tavrın olay :)
Sevginin tanımı sensin. Bir varlık bu kadarmı tatlı olur, bu kadarmı güzel kendini sevdirir, bu kadarmı güzel sevgiyi alır. Bu kadarmı sevecen , bu kadarmı şımarık bir varlık olur. Bayılıyorum sana :)
Uyurken göğsüme yatışın, patinle bana sarılışın, uyandığında patinle koynumda yer yapıp tekrardan uyuyuşun beni bitiriyor. Öyle güzel uyuyorsunki sana bakmaya kıyamıyorum.
Çok yaramazsın, beni çıldırtıyosun bazen, özellike bile bile yaptığın 2 hareketin :) UYUZSUN.
Bide anlamadığım hem sokağa çıkmak istiyorsun, sonra geri gelincede sanki ben atmışım gibi bir saat bana çemkiriyosun :)Nasıl yüzsüz bişeysin sen.
Koşulsuz sevgi alıcısısın, ne olursa olsun kendini illaki sevdiriyorsun, sen iyiki hayatımdasın, sen iyiki benimlesin, benim yanımda canımdasın. Sevgi selisin ve ben her sana baktığımda ve seni sevdiğimde iliklerime kadar hissediyorum o akan sevgi selini.
Bu kadar pirelenip beni bu kadar yormanı olumluya yormak istiyorum, acaba pirelerdemi sevgi enerjisine koşuyor :)
Bazen seni izliyorum sen sokaktayken :) Kız arkadaşına yaptığın o hareketlere bitiyorum, nasıl bi artissin, nasıl bir centilmensin, nasıl bir oyuncusun.
Allahtan kız arkadaşın, senin eve geldiğin andaki yemek yiyişini görmüyor, kepçe gibi ağzını daldırıp çiğnemeden yutuşunu , centilmenlik ve o karizma o anda biterdi ben sana deyiverim.
Keyif adamı :) Sana kurban olurum ben.
Göbeğini açıp, kollarını kaldırıp sev beni demene ölüyorum. Sen nasıl özel bişeysin, seninle bir ömür boyu birlikte olmak , senin o şebek tavırlarına gülmek ve seni sevmek beni çıldırtıyor :)
Hele sana bunları söylediğimde dahada bi keyifle kıvrılıyorsun ya ölürüm sana ben ölür :)
Canımmmmmmmm seninle bir olmak bana verimiş en güzel hediyedir. Bana öğrettiklerin için sana çok teşekkür ederim. Seni seviyorum ve sende sevildiğini biliyorsun.
Elmut

Şans bebişim'e


Şansım, canım, kıyamadığım, özlediğim,dünyanın en güzel annesi. Çok özlüyorum seni. Seni rüyamda görüşüm, yağmurlu havada seninle ilk karşılaşmamız, benim kucagıma atlayışın, doğum anın, lousalığın,bebelerin, o sarılarak uyumamız hep aklımda ve tüm kalbimle bir gün gelmeni bekliyorum. Çok üzgünüm gittiğin için :(. Kalbim hep seninle.
Bana anne olmayı , anneykende çocuk gibi oyuncu olunabilineceğini öğrettin.
Erkek arkadaşın seni yaralamış bide utanmadan kapıya getirmişti :) Ne kızmıştık ona, nasıl bir psikopattı :) ne kabadayı bi tipti:)
Hatırlıyomusun bi gün sen kaybolmuştun ve o çakma kabadayı kedi bizim kapıya gelmişti beni zorla çıkarmıştı , senin nerede olduğunu göstermeye çalışmıştı :) .
Ama bebeler olurken ve sonrasında yanında olmadı , ara ara üzgün duruşunun sebebi omuydu hiç bilemedim. Sebebi oysada haklıydın ...
Hala aklım bir şeye takık ne yalan söliyim, senin diğer sarı kediyle duygusal bir ilişki sezmemiştim aranızda ama neden sadece sarılı beyazlı sarı oldu :).
Nasıl paledine süt anneliği yapmıştın canım benim, hiç ayırmamıştın kendi çocuklarından, onlar ayırsa bile sen sahip çıkmıştın daha fazla özen göstermiştin üvey olduğunu hissetmesin diye.
Sen nasıl ince bi ruhtun, nasıl özeldin, nasıl candın.
Bi günde banyoda bişey görüp çığlık atıp kaçmıştın :) benide korkutmuştun :) sonra yorganın altına saklanıp korka korka yatmıştık.
Doğum anında sana hazırladığım yeri istemediğini anlıyamamıştım, sırf benden izin almak için o sancıyla 5 kat merdiven çıkıp, doğum yapmak istediğin yer için benden izin almıştın. Sen nasıl nazik bir varlıktın. Ben hayatımda o korkuyu sanırım birde kendi doğumumda yaşarım :)
Seninle muhabbetlerimizi hiçbirşeye değişmem. Nasıl cevap veriyordun :)
Şansssssssss bebişimmmmm
Neden gittin ? Ben sana sahipmi çıkamadım? Üzdümmü seni ? Yoksa gitmedinmi başına bişeymi geldi, sen bebelerini bırakmazdın, sen harika bi anneydin.
Her gri kedi gördüğümde senmisin diye yüzüne bakıyorum bi heyecanla, sonra anlıyorumki sen değilsin. Taşınırken bile hep gözlerim seni aradı çıksa gelse diye ,yeni evimize birlikte gitsek, şimdi evi bulsanda, beni nasıl bulacaksın ?
Sen yaşıyor olda, canın sağ olsunda mutlaka bir daha bir araya geleceğiz. Ben seni kabimde sakladığım sürece benim izimi hiç kaybetmeyeceksin.
Şans bebişim hayatıma girdiğin için, bana kattıkların için , sevgiyi seninle deneyimlediğim için
sana teşekkür ederim. Varlığım, varlığını sevgiyle kucaklar.
Elmut

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Videoyu arkadaşlarınla paylaş

Videoyu arkadaşlarınla paylaş

Varlığım, Varlığımıza armağan olsun ....


Kendinin zaten tam ve mükemmel olduğunu hissediyor ve bundan eminsen,
Sabahları bütüne mutlulukla ve doyumla uyanıyorsan ,
O gün kendini tüm olasılıklara açmışsan ve olan herşeyin senin için en hayırlı olduğundan eminsen,
Zihnin ve kalbin sadece anda ve şuanda ise,
Herkezin ve herşeyin sen, senin herkez ve herşey olduğunu biliyor ve sevgiyle bakıyorsan,
Sevginin alınıp verilen birşey olmadığını , herşeyin sevgi olduğunu bizzat deneyimliyorsan,
Kalbini titreten işi yapıyorsan ve insanlığa hizmet ettikçe daha çok üretmek istiyorsan,
Kalbini titreten insanla birlikteysen , sevgi aranızda hiçbir kalıba takılmadan özgürce dolaşabiliyorsa, nitelikli, doyumlu , ortak paydada çooook eğlenceli vakit geçiriyorsan,
Düşüncelerinden, duygularından bağımsız özgürce ve keyifle hareket ediyorsan,
Sadece kendi duygularına ve yansıttıklarına eşlik eden insanlar hayatındaysa ve güven dolu , mutlu, huzurlu yaşıyorsanız,
Yüzünden gülümseme hiç eksik olmuyorsa,
Geleceği planlamayıp geçmişi sorgulamıyorsan,
Karşındaki, yada uzaktakiyle doğal empati kurup kalbini hissedebiliyorsan,
Aynalarının sana yansıttığı mesajı anında görüp saygıyla kucaklıyorsan,
İleremek istediğin yolda kapılar sana ardına kadar açılıyorsa ,
Her anından şükran ve haz duyabiliyorsan,
Bir şarkın varsa ana kaynağa , bütünün özüne hediye ettiğin,
Beden, duygu, düşünce, inançlar olmadığını, hiçbirşey ve herşey olduğunu bizzat deneyimliyorsan, şuanda yarattığın seçimlerinle oluşan resimlere baktığını ve albümü değiştirme hakkına sahip olduğunu biliyorsan,
Sonsuzluğun içinde, doğum ve ölümün sadece resimden ibaret olduğunu deneyimlediysen,
Arada sırada da olsa BEN olarak deneyimlediğin hisse sevgiden çıldırıyosan,
Evrilememişsin demektir :) Ne mutlu :)
Varlığım, Bütün ..... yaradılışa armağan olsun
ELMUT/ ZARİFE/SARILIBEYAZLI

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Bizi ilgilendirmez :)

Çocuğun biri babasına sormuş :
Baba biz nasıl olduk ?
Baba cevap vermiş maymunlar türeye türeye bi.....z olduk demiş ....
Tabi çocuk babasının lafına inanmamış birde annesine biz nasıl olduk diye sormuş ?
Annesi, Allah Ademle Havayı yarattı sonra nesilden nesile biz olduk der.
Çocuk; ama babam biz maymundan türeye türeye olduk dedi
anne cevap verir :
O BABANIN SÜLALESİ BİZİ İLGİLENDİRMEZ :)

22 Temmuz 2010 Perşembe

Mutlu yaşamak bir sanattır ...


Evrilmek istemeyenlere küçük bir önerim var :)
Sevgilinizle yada sevdiğiniz arkadaşlarınızla Lunaparka gidin :) Çok keyifli vakit geçireceğinize eminim.
Kapıdan girerken dondurmanızı alın :) gözlerinizin içi parlasın, koşarak jeotun sırasına girin :) o sırada canınız mısırda çeksin , çarpışan otomobillere, gondola, kamikazeye binin ve çıldırın :)
Kamikazede korktuğunuz anda sevdiğinizin elini sıkıca sarın ve bağırınnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
ağğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğğ
Hayat bu kadar güzel, neşeli ve keyifli bir kez daha farkedin :)