23 Temmuz 2016 Cumartesi

3 Eşarp ...

Tanımıyorum bu duyguyu , ismi yok ;
Ilık , yumuşak , güvenli ama kıpırtılı ,  korkusuz , gözlerimden yaşlar akıtıyor .
Sanki koşulsuz bir kabulleniş , sanki koşulsuz bir teslimiyet ...
İsmi kalbimden akıyor da dillendiremiyorum .
Her sey daha aydınlık , Sanki Eşiği geçtim , sanki realitem değişti .
Güvenli Sevgi diyesim geliyor da az geliyor işte.
Belkide sadece gereken ; bu yeni duyguya bağlı yaşamak, hissetmek, ve davranmak  belkide.
Şu yaşıma kadar Sevgi ve dün geceye kadar yaşanan kısım şuana kadarki her kişide vardı da,       sıcaktı , huzursuzdu , yakıcı idi , korkulu idi , sertdi , cam kırığı gibiydi ,  ateş çemberi gibiydi .
Ama dün geceden itibaren hissettiklerimi ,  hayatım boyunca hissettiğim hiçbir durumda, kişilerde (ailem dahil ) , sevdiğim adamlar da hissetmedim.
Utku'nun bahsettiği bungee jumping ile lunapark hız treni arasındaki fark bumuydu acaba ?
Ben hep bungee jumping yaptım her koşulda her durumda her kişide.
Bu sefer farklı hızlı trende de hepsi var adrenalin, coşku, heyecan  ama GÜVENLİ ve sevginin üstünde kayıyor bu tren .
Kendimi kendi kalbimin Nirvanasında hissediyorum.
Bu duygunun içinde yapmak istediğim tek bir şey tek bir resim var.
1. eşarp ile kendime peçe yapmak  2. eşarbı göğüs uçlarımı kapatacak şekilde bağlamak
3. eşarbı kasıklarımı kapatacak şekilde bağlamak.
Sonra  bir binanın 20. katında balkonun denize bakan dış tarafındaki ince demirinin üstünde
Ya Rayah eşliğinde O Adam'ın gözlerine bakarak yumuşakça dans etmek istiyorum.
O sırada rüzgar demirin hangi tarafına savuracak bilmiyorum.Ölüme mi Yaşama mı
İkiside kabulüm bu duygu ile her yer CENNET ...






17 Mayıs 2016 Salı

Niyetim Anavatan

Ülkeme ve bayrağıma kendimi ait hissediyorum , gözümü kırpmadan herşeyimi feda edecek kadar.
Bayrağımın kırmızısını öpsem, öpsem, öpsem doyamam.
Ne verdi bana bu duyguyu ; bu topraklarda yaşadım , bu topraklarından çıkan meyveleri yedim beslendim, bu toprakların sokaklarında oynadım, bu topraklarda dolaştım, bu topraklarda gördüm , bu topraklarda hissettim acıyı sevinci mutluluğu neşeyi.
Bu topraklarda başardım , para kazandım, evler yaşamlar kurdum , kepimi bu toprakda attım.
Bu toprakda çocuğumu oynattım, bu toprakda sevdim , bu toprakda ölecegim.
Sanırım aidiyet bu ; o toprakların senin olduğunu ve seni hep içinde yaşatacagından emin olmak.
Her şeyini o toprakda yapacagını bilmek sanırım aidiyet.
Koşulsuz sevilmek değil aidiyet , koşulsuz güven hissi , koşulsuz o yere ait olduğunu bilmek.
O yüzdendirki ben bu toprakdan gidemem ait olduğum yerden gitmem.
Köklendiğim yer sadece bu topraklar olur , en sevildiğim , en beslendiğim,en bakıldığım, en herseyi hissebildiğim , en sahiplenildiğim, en sahiplendiğim en güvendiğim yer olur sadece.
Bilirimki o topraklarda aç kalmam, bilirimki güvendeyim , bilirimki herseyi onun gücüyle başarırım, bilirimki imkanlarıyla hep yanımdadır ,bilirimki onun nüfus kağıdını taşırım , bilirimki ben hep ona aitim.
Bu karşılıklı verilmiş bir söz gibidir. O benim Onda ölecegimi bilir bende Onda .
 Dünyada bundan daha güzel ve sağlam bir duygu varmı !
Diğer hersey olaylara , kişilere bağlı gelip geçici değilmi, sevgi, aşk, öfke, neşe , hüzün,...
Aidiyet öylemi ya , anneni bilirsinki o sana ait  sende ona . Çocuğunu bilirsinki o senin sana ait sende onun.
Sanırım pedagogların bahsettiği güvenli bağlanma tamda bu !Aslında aradığım istediğim şey tamda bu ait olmak .
Yani bilmek ki, O'na  yüzde yüz  aitsin, o topraklarda yaşayacaksın , o topraklarda dolaşacaksın,         o evin topraklarında  oynayacaksın , ülkem gibi .... O'nun imkanlarıyla güçlenip başaracaksın , onun sevgi hayat okulunda eğitim göreceksin, onun yatagında yaşlılığında ıhlamurunu içeçecksin.              O ve sen bir olacak.
Ona inşaa edeceksin, ona kazandıracaksın , Onu koruyacaksın , Onu sahipleneceksin , Onda yaşayacaksın, Ona hizmet edeceksin. Aynı Ülkeye hizmet gibi.
Acaba eskilerin görücü usulü evlilikleri bundanmı ölene kadar sevgiyle, saygıyla sürüyordu.
Daha başlarken O'nda öleceklerini bildikleri içinmi .... İmzayı bu güvenlemi atıyorlardı.
Savaşta çıksa, kıtlıkda olsa, salgın hastalıkta olsa , göç de olsa birbirlerinin ülkesimi oluyorlardı.
Her cephede ayrı ayrı mücadele edip gece aynı yatakta bayraklarını öpüp alınlarınamı koyuyorlardı.

Kim benim vatanım oldu yada ben kimin vatanım oldum .... Hiç kimsenin  ve hiç kimseye ....
Yavru vatan oldum ama anavatan olmadım hiç.
 O adamların ülkelerini vatanım gibi hissetmedim, kısa süreli yaşamaya gittim, tatile gittim , gezmeye görmeye gittim hepsi bu. Belkide bu kadar ülke dolaşmam aslında sembolikti, aslında dolaştığım adamların sembolü idi.
 Kimse vatanı hissetmediği yerde  kalmazki uzun süre.
Orda yaşayamamki , orda kök salamamki, güvenememki , oraya emek etmemki , oraya katkıda bulunmamki. Öyle bi dolaşır çıkarım.

Gittiğim ülkeler ya soğuktu, ya çok sıcaktı , ya sadece eğlence vardı, ya savaş vardı, ya çok muhafazakardı, ya kıtlık vardı, ya gelişmemişlik , ya bataklıktı, ya çöl dü, ya  gezmelikti, ya fazla zengindi, ya sadece doğa güzelliği vardı , ya sadece aşk yada sadece acı  ülkesiydi
Ülkem gibi değildi yani , benim gibi değildi ....
yazı,kışı, baharı ayrı güzel, zenginliğide var fakirliğide , fırtınalı denizide var gölüde, savaşıda var barışıda, eğlenceside var mesire yeride , kerhaneside var camiside , aşkıda var yalnızlığıda ....
Ülke benim ya belkide ben o yüzden her ayrıntısını görebiliyorum , diğer ülkelerde bakmadım belkide o ülkenin içinde başka neler var diye. Kimse vatanı gibi hissetmediği yere derin bakmaz.
Bazende Vatanım sanıyorum tam anavatan olmak istiyorum ama sadece oturum izni veriliyor.
O zamanda ben vizemin bitiş günümde dönüyorum.
Yada bazen benim vatanıma girmek istiyorlar , kimliksiz, ne yapacakları belirsiz deport ediyorum.

Hep derlerdi 40 yaş çok güzel bir yaş diye, en olgun, en farkında , en ne istediğini bilen, en cesur, en deli, en özgüvenli, en hassas , en duygulu gercektende öyleymiş. İyiki 40 sene biriktirmişim.
Anavatanım ne kadar güzel bir kelime hem benim anavatanım hemde ben anavatanım.
Ben artık hayatımda anavatana  niyet ediyorum ,


















3 Mayıs 2016 Salı


Bende kaybolanı sende bulmak güzel 
yetim unutulanı sende görmek güzel
güzel demek yetmez muhteşem olmalıyız
bakir bir yere seninle varmalıyız
bir umut gözlediğim yılardır beklediğim 
kalbimin sahibisin sen
çırpınıyor yüreğim ferman buyur ölürüm
ömrümün sahibisin sen
bu ilk kalbimin vurduğu sesi dilerim bitmesin bu tutku sevgi


Rafetin ilk defa bir dizesi  bütün duygularıma tercüman oldu.


Her yerde, her ülkede, her kolda, her kalpte aradığım , hep gelmesini ümit ettiğim , hep tamamlanmayı istediğim özel insan , işte geldin hemde bahara denk geldin ...


Kalbimin sesini duyuyorum sular seller gibi çağlıyor ve sadece tek bir isim haykırıyor.

Bu kalp halen çağlasa da , fırtınalar kopsa da artık olgun bir kalp , bu olgun kalp  kıymet bilecek , değer verecek , sevip sayacak  , ait olacak  , sadık olacak ,  emek edecek , sahip çıkacak , koruyacak , huzur verecek, destek olacak, haz verecek , doyuracak .

Feryadımı isyanımı dindirdin sen , demekki bu zamanmış , niyelerimi bitirdin , demekki şimdi hak etmiş bu kalp seni.

En karanlık odalarıma, en aydınlık saraylarıma, en bakir hücrelerime , en savunmasız gerceklerime , en agır yaralarıma, en derin izlerime , en saf halime, en güçlü halime , en depresif halime , en coşkulu halime dokunuyorsun.

 Genelde gittiğim !!!  zamanlarda yolda yürürdüm , sokaklarda ve hep aynı şarkının nakaratını  söylerdim ;

Ve tek bir kişiye söylerdim bunu , o bilmediğim kişiye , o gelecek kişiye , o yandığım kişiye , SANA ...

Ne olurdu benim olsan  Şu yaralarımı sarsan Bıktım artık yol almaktan Önüme çıkıp durdursan 
Gidiyorum buralardan Tüm rüzgarlar senin olsun Benden ayrı rüyadasın Dilerim bir gün uyanırsın 

Özlemişim seni bir tanem , gel döndür beni bu yollardan hadi .....

Bıktım artık yol almaktan önüme çıkıp durdursan derken gözlerimden yaşlar dökülürdü ve sokaklarda bağırarak derdimki biliyorum sende benim gibisin , kimbilir hangi delikte hangi kollardasın ,  hazırlan artık gel bul beni ,

uyan ben burdayım. Artık bıktım gel döndür beni bu yollardan diye bağırırdım.
Sorardım ; seninde kalbinde o bilinmez boşluk varmı , sende acı çekiyormusun, sende gidiyormusun ...
Nerdesin , Özlüyorum seni diye ağlardım ....Alev alev yanarken yüreğim özleminle .

Ben tamamım , önüm arkam sağım solum sobe , bu kuşatılmak bana çok iyi geldi be ......................


Tüm tanımlamaların  , tüm tamlamaların , tüm öznelerin, tüm sıfatların , ötesindesin

 ve ben seni 
Tüm tanımlamaların  , tüm tamlamaların , tüm öznelerin, tüm sıfatların ötesinde seviyorum.

Dün gece karnıma dokunurken işittiğim ses , dudaklarındaki o saf aşk dokunuşu bu dünyaya ait olamaz.

Bu ses , dokunuş ruhumuzun ilk yaratıldığı andaki ilk nida ve her yaşamda yaşadığımız aşk.
Yoksa ben nereden bileyim seni, neden hep seni özliyeyim, neden her yerde seni arıyayım ,  neden sana hazırlanayım, neden bazı özel şeyleri senin için bekleteyim.

Ben sendeyim ve senin için, ikimiz için , dünyamız için ne yapmam gerektiğinin bilincindeyim.

Sözüm söz , D hepsi için çünkü sen aşkın D halisin.


I am yours , you are mine ...











23 Nisan 2016 Cumartesi

Benide sev öyle ....

Ona yaptığın gibi ;
Al benide kucagına , kucagına al ama dokunma ....
Göğsüne yasla , tut beni , ama dokunma....
Yüzüstü yatır beni karnımı tut ama dokunma...
Sırt üstü yatır beni tut ama dokunma....
Aynı O na yaptığın gibi al kucagına, katla ikiye sok kalbine ama dokunma...
Öyle güzel seviyorsunki, öyle güzel tutuyorsun ama dokunmuyorsun...
Benide tut gidişlerimde tut , ucurumun kenarındayken tut , ateşe atlıyacakken tut ama dokunma....
Tut işte gitme de, yapma de , söyle bana bunları .... İhtiyacim var ...
Ateşe basmalarımda tut , katla sok kalbine , burdayım ve aradığın burda de ama dokunma ....
Dokulmaktan yoruldum bazen bedenimden çıkmak istiyorum...
Bir yanım o kadın bir yanım o kız ...
İkisini birleştiremiyorum birinin yaptığına diğeri üzülüyor diğerinin yaptığından o kadın zevk almıyor.
Kim bunlar ?
O siyah uzun saçlı kırmızı rujlu olan kadın haz alıyor ve cazalandırılması gereken o...
Kim o sormak istemiyorum ... Ben değilim .... Yada dibine kadar benim ...
Hangi kapıyı açıp gördüm onu hatırlamıyorum, ne vardı üstünde siyah ...
Muhteşem bir kadındı ...
Acı dolu  gece sen sevildiğim geceydi , muhteşem birşey , efsane , yeryüzünde yok böyle bir cennet .
Anlıyamıyorum onumu sevmişti bu küçük kız yerine ...
Bende sevilmek için kollarda dolandım ve  hep o siyah uzun saçlı kadının yerinimi aldım.
Yada almak zorunda kaldım çünkü kimse bu kızı görmediki ,sevmediki....
Sadece dokundular ... Ayrıştıramıyorum belki ikiside aynı aslında ...
Ama bi kere yaşamak istiyorum salt sevilmeyi dokunulmadan ....
Nolursun O na dokunduğun gibi sokun banada sev beni ...
Bi kere olsa yeticek zihnimde arasındaki fark oturacak hangisi ne anlayabilecegim.
Aramızdaki sessiz anlaşma çok derin .... Ama O nun sen olduğunu sanmıyorum ...
O kadarda güvenlimisin gercekten buna emin değilim şuanda kendim için.
Kim peki güvenli ve sadece sever bunun bende açıklaması yok.
Karşılığı yok ....
Beni kim en güvenli en çok sevdi bir kişi dedeciğim ... Sende bana bir kere bile sarılmadın.
Sarılsaydın tamamlanacaktı ruhum bedenim özüm ama bana hiç sarılmadın.
Eksiğim ben sensiz ruhumu bedenimle tamamlayamadım.
Bir kerecik ama bir kerecik en sevildiğim ve en güvendiğim tarafından dedeciğim sarılınmalıydım tüm masumiyetim ve güven ile.
Seni çok özlüyorum senin ilgini, sevgini , olgunluğunu, bana yol gösterisini, dik duruşunu çok özlüyorum.














22 Nisan 2016 Cuma

Tanıdığım en güçlü kadın'a

Ruhumun kardeşi ,

Kederin benimde kederim, sevincin benimde sevincim , isyanın benimde isyanım , kabulün benimde kabulüm.
Dünyama giriyorsun , dünyana giriyorum ...

beni bırakıp gıtme bir yere gidersen unutursun dilerim böyle olmaz Bu havada gidilmez Güneşli günde gidilmez Aslında hiç gidilmez Son günüme kadar Kalp durana kadar Aşk mezara kadar 
(sakın haa gitme) beni unutma unutama inşallah unutursan kahrolurum dilerim öyle olmaz 
bu baharda gidilmez yağmurlarda gidilmez aslında hiç gidilmez son günüme kadar kalp durana kadar 
aşk mezara kadar (sakın haa gitme) 

Bu acilarının sonu gitmek değildir umarım, sakın gitme. Sensiz yaşıyamam.
Vücucunun sinyalleri böyle olmamalı korkutuyor beni.
Baksana yoldaşlığımıza sen mevlanasın olgunluğunu , tecrübeni , alıyorum ...
Ben ise Şemsim senin ezberlerini bozuyorum.

Gördüğüm en güçlü, en becerikli, en zeki, en etik değerleri olan , en bilen, en dobra , en anne, en iş bilen, en organizatör , en iş bitirici , en taşşaklı kadınsın. En sin...... Yani anahtar sensin aslında.
Koyver artık bırak gitsin...
Hatırlıyomusun bi gece mutfakta nasıl gülmüştük . Nasıl eğlenmiştik karnımıza ağrı girmişti.
Pijamalarımızlaydık, saçlarımızda çok tatlıydı ve kimse uyanmasın diye ağzımızıda tutuyorduk.
Bi gün en korktuğunu yaşatıcam sana , gri pijamalar giydiricem sana  ,makyajsız üstünde delik bi tshirt ile elinden tutup bütün beykentte dolaştıracagım.
Hüdai Hazretleri gibi tam tersi EN mükemmelin  EN zıddı olmalısın belkide.

Bana o kadar çok şey öğrettinki hayata dair, insanlara dair , ilişkilere dair, anneliğe dair,               erkeklere dair, sabıra dair, dine dair , kendime dair ...
Mike hiçbirşey göründüğü gibi değildir diyordunya acaba artık kendi göründüklerimizin altınımı görmeye başladık. Kendimizemi Mike olduk.

Gözyaşların kalbime aktı , Ne yaşadıysam ne sorduysam ne aklıma takıldı ise aynı yaşanmışlık sende benden önce vardı hep ve anlattın hiç sıkılmadan yorulmadan anlattın.
Bilerek ve tecrübenle yoluma ışık oldun. Aslında herkezin yoluna Işıksında bunu alabilen var alamayan var. Uğraşma artık yorma kendini...

Bizde yakalımmı bütün kitapları ... Dönelimmi Semaya ...
Sözcüklerin, kelimelerin, cümlelerin anlam kazandığı en güzel sohbetlerimsin.
En anlaşıldığım en anladığımsın.
Hayatımda beni en çok kendimle yüzleştiren yaralarımı en kanırtan kanırttığı yarayı en güzel öpensin.
Bide sen öptürsen indirsen artık bütün bariyerleri an acılı olduğun anda en uzakta durmasan.
Senin acında mağaran taşdan değil demirden oluyor. Aşılamıyor o mesafeler taki sen mağaraya çağırana kadar. Belkide bugün bunu öğreniyoruz , birlikte daha kolay olacagını. Ne dersin ?

Ah şişede lal .... Hepmi lolo... Niye erteliyoruz niye ?
Bırakalımmı artık yükleri , sorumlulukları , olmazsa olmazlarımızı , kaderimizde seninle hep bu yükler olmamalı , yedi seneyi devirdik, değiştirelimmi bir gecede olsa, kaçalımmı bu yaşımızdan, gidelimmi yirmi yaşımıza, bir kere içelimmi sabaha kadar, gülelimmi, dans edelimmi gönlümüzce...
Yorgun gönlümüze hediye verelimmi...

Hatırlıyomusun bir gece Büyükçekmece sahilde ayaklarımız suda  kumlarda bira içmiştik.
Ne güzel geceydi , sohbetin dibine vurmuştuk yıldızların altında.
Gitme, kendindende , bendende gitme....
Al o küçük kızı bende benimkini alayım tanıştıralım ve öylede oynasınlar.
Seni çok ama çok seviyorum güzel bacım.
























16 Nisan 2016 Cumartesi

yoruldum bu iki aşırı uçlu duygularımdan

  Ne oldu ?
 Hersey aynı , aynı hava, aynı koyun, aynı iş, aynı ben , aynı yol,ne oldu da dün sabah pembe kristal parçalarıyla uyanırken bu sabah zifiri karanlığa uyandım.
Neye basılıyor kalbimde , ne değişiyor , herşey aynı iken benim içimde ne değişiyor .
Çok yorgunum , kendimden yoruldum , şuanda evrenin kalbindeki tüm acıyı hissediyorum. Yanıyorum , ruhum , kalbim acı içinde. Dün niye evrenin bütün sevgisi kalbimde atıyordu.
 Kaçmak istiyorum kendi içimden , saklanmak istiyorum sadece , öldükten sonradamı bu iki ayrı ruh bana eşlik edecek , o zamandamı kurtulamayacagım.
Şuanda tek istediğim bu acıdan kaçmak için vucudum beynim uyuşsa keşke, yada uyumak ....
Belki o zaman diğeri devreye girer mutlu, heyecanlı, neşeli sevgi dolu ben.
Enerjim yok, fişim çekilmiş gibi, dün dünayı tersine çevirebilirdim bugün ise dünyaya ters bakıyorum.
Niye yok bunun çözümü , ben bu şekilde yaşamak zorundamıyım .
Defelarca ünzileyi dinliyorum , ünzileye üzülüyorum , ünzile için birşey yapamamanın acısını yaşıyorum.Ama neden ünzileyi dinliyorum bilmiyorum...
Biliyorum ki kollektif bilinçte bütün duygular toplanmış durumda , neye göre seçiyorum ve niye seçiyorum bir sevgiyi bir üzüntüyü.
Bir başkası için üzülmekdemi sevgi, diğer kadın için üzülüp birşey yapamamak sevgimi.
Ona iyi bak o kadının kim olduğunu şimdi farkettin , senin üzülmenin ona bir faydası oldumu yoksa sadece kendimi yaraladın. Şimdi anlıyormusun ünzileyi neden dinlediğini.
Dayaktan uslanalı hiç birşey sormuyor diyor, o dayak yerden sen ona acı çekerek ve üzülerekmi destek oluyordun. Ne kadar eziklik değilmi kadın olmak ....
Hala o acıyı çekmek bana ne kazandırıyor , ne hatırlatıyor bana ki tekrar geçmişe dönüyorum farkında olmadan.
Bu konuyu benmi çözecegim belkide öyle...
Kim bu içindekiler ....
Devamlı üzgün,söylenen, şikayetçi , acı çeken, mağdur olan, yanlız sevgisiz olan kim annem değilmi
Kim bu dünya umrunda olmayan , çok güçlü, keyine düşkün, eğlence düşkünü ,neşeli , öfkeli psikopat kim babam değilmi.
Bunu niye görmedin daha önce ? bu kimlikler bana ait değilki ?
Ortada ve kendimken ne yetersiz geldi de birde onların kimlerini aldın ?
Bu roller sana ait değil, sen sen sin bir tek sen var , ortadaki halin....
Geçti artık üstünden 35 sene geçti çek çıkart artık o çocuğu ikisinin arasından, izleme , bakma, acı çekme, al onu kendine kaçır.İzletme artık o görüntüleri.
Kimseyi kurtarmak zorunda değildi , bu suçluluğu al ondan.... Sev oksa , kendinin kendi olduğunu hatırlat.
Niye görmedin bunu daha önce .... Al bağrına bas o çocuğu kapat gözlerini...
Herkes kendi yaşam dersini yaşadı, herkes kendi özgür iradesiyle yaşadı ,
Alma hiçbirşeyi kendine, sen kendi yaşamından sorumlusun,
Allah istemese hiçbir yaprak kırıpdamazdı , Allah yaprakları ortaya döktü , dalları kırdı bide üstüne yaktı....
Şimdi ateşi söndürme zamanı , üstüne suyu döküyorum , herkes içinden kendi parçalarını alsın.
Ben kendi parçamdan sorumluyum...
Diğer halimle barıştım seninle Allahım bütün yaşadıklarım için şükrettim o gece ama şuanki ruh halimle barışamıyorum. Çok kırgınım sana.... Tek istediğim hesabını ve nedenini sormak sana...
Her bir anının hesabı....
Umarım iyi bir açıklaman vardır.... Yoksa o cennetide cehennemide birbirine katarım ödeşiriz.


















2 Nisan 2016 Cumartesi

Siyahım

Her yer siyah, göremiyorum uzaktan bir ışık gözümü alıyor, açamıyorum gözlerimi. Gidebilirim aydınlığa bunu biliyorum ama karanlıkta oturmak istiyorum en fazla bi mum yakarım. Yorgun değilim sadece bahar bi garip geldi. Eş zamanlı değildi yani. Bu gözler, bu dokunuş, bu koku ile aynı zamanda gelmedi. Senin gidişine denk geldi bu bahar. Seni sevmeme izin vermedin yasıma izin ver. Yas tutuyorum , beni sevmeyişinemi yoksa sevilmeyişimemi bilmiyorum. Aradasın bu okadar belliki, bir kalbe iki kişi sığmazdı zaten ama ben yara bandı değilim yaranı sarman bitince çıkartıp atacagın. Ben ne istedim ki, bi sen , bi ben , biz olalım istedim o kadar. Dünyamda ol, dünyam sen ol istedim. Keşke bu kadar oynamasaydın ...... Gerek yoktu. Mış gibi yapmasaydın o zaman bu kadar kırılmazdım. Bu kadar hırçınlaşmazdım. Bu yas, bu acı geçecek bunu kendi içimde , kendi içimdeki seninle atlatacagım. Kan kaybından ölecegim son dakika ancak bir yara bandı alırım , bende onu kanatırım , o bir başkasını ve bu devran böyle döner gider. Yaslarımdan sonra bazı şeyleri yapamam ben , bundan sonra çay içemeyecegim , fraigle dinleyemecegim , en kötüsüde ne biliyormusun ciğer yiyemeyecegim. Odayı ateşe versem çabuk geçermi , altı yıl sonra çok hazırlıksız yakalandım , benim kendimi ateşe vermem lazım. Siyah , alev kırmızısına dönerse belki ordanda yeşile döner. Bu karanlık senin şerefin , senin vicdanın olsun......

31 Mart 2016 Perşembe

Adın bende saklı ...

Yazdığından beri kalbimi dinliyorum , sana karşı kocaman bir boşluk var içimde o yüzden sana geri yazmak istemedim , üstünden o kadar çok sular akmış ki,dereler çağlayıp coşmuş sular durulmuş. 11 yıl oldumu... Hatırlamıyorum yada 9 mu... Önemi varmı ... Seni onurlandırmak istiyorum sadece , belki sende i.... gibi bir kadir gecesi rastlarsın bu yazıya . Tek dileğim i...in bu yazıya da rastlamaması.Yine tek satır ya ondan diyorum. Hayatını, ruhunu , dünyanı yıktım ve senden özür dilemedim. Bu sana özürüm olsun Leon . O filmi senede bir izlerim biliyormusun , çok benziyorsun ona her zaman öyle cesurdun ve benim kahramanımdın. Palton bile benziyor. Özlediğimden yada unutamadığımdan değil ama ,hala bencilim çünkü, ne zaman dara düşsem, ne zaman kalbim kırılsa, ne zaman korksam izlerim o filmi ve kendimi rahatlatırım. Benim kahramanım hala hayatta bir çığlık kadar yakın ve bilirimki iki eli kanda olsa koşar. Hiç çığlık atmadım, gercekten koşardın dimi , belkide diğer ihtimali bilmemek için çığlık atmadım. Böylesi daha iyi , senden emin olarak yaşamak. Sinan öldü biliyormusun ? bir çınar, bir yiğit, bir cesur adam göçtü bu dünyadanya çok üzülmüştüm. Sana hiç itiraf etmedim ama sen olmasaydın ancak hayatımda o olurdu. Ben seni tercih ettim çünkü sabırla iki yıl kıvama gelmemi bekledin. Lan sen ne sinsi adamsın ya bekle , yumuşak karnı öğren, güven kazan , kadın düştüğü , en zor anında git kahramanı ol ve al. Hemde kadının en deli çağında kendine bağla ... Sinan olsa beklemezdi , hemen dağa kaldırırdı , bende dağdan inince kaçardım. Biliyormusun yazdığın gecenin gündüzünde senden bahsettik Gül ile. Seversin ya benim o heyecanlı anlatışlarımı , aradım Gül'ü yine heyecanlı heyecanlı anlattım şuanki ayrılığımı. Dedimki Güllll , bitti, yedirmicem kendimi ama acı çekiyorum dedim. Beni bi kendime getirdi, lan dedi sen beş yılın sonunda acıdan yollarda üstünü yırtmış, bir yıl yorganın altından çıkmamış kadınsın bu neki. Dalgamı geçiyorsun kendinle yoksa şuanda üzülecek birşeyinmi yok. Ki dedi o zamanlar bu kadar tecrüben be olgunluğun bile yoktu. Bi kendime geldim , bi içim soğudu bi bahar aktı yüreğime. Bi hatırladımda eski cehennem günlerini ohhhh be dedim. O kadar olumsuz şartlara ragmen, beni öyle güzel, öyle cesur, öyle deli , öyle aşkla sevdinki bunun için bir daha dünyaya gelirdim. Hatırlıyomusun İngiltereye gelişini, beni parkta buluşunu beni geri getirişini.Ama ben o büyük yalanın üstüne sanada yedirmedim kendimi. Daha kimseye yedirirmiyim. Evet ben senin, ruhunun, hayatının, ırzına geçtim o gelgitlerim, kıskançlık krizlerim, öfke patlamalarım hepsinde sevdin beni. Ben bu kadar koşsulsuz sevgiyi hayatımda tatmadım tadamam.Çünkü bende çok sevdim. Uğruna ölmeyi isteyecek kadar sevdim. Demişsinya mailinde bir kerede olsa senden çıkanı görmek isterdim diye , öyle tatlıki , öyle kalbimi doyurduki, Ondan sonra geriye baktığımda ya ben napmışım , bu kadar büyük bir sevgi varken adı evlat sevgisi iken ben nelere üzülmüşüm dediğim oldu. Seninki hariç çünkü hem çoook özel sevdim hem çook özel sevildim. Ne zaman ah istanbul istanbul olalı şarkısını duysam bana söylediğini bilirim. Biliyomusun sana çok komik bişey söylicem , hani sen beni her ay psikologa götürdünya iki sene boyunca , hani bişey değişmedi ya. Yanlış olmuş o , benimkisi ilaç kullanmam gereken bir durummuş :))) yani arızayı tesbit etmişsin ama yol yanlış. Şimdi tam hayal ettiğin gibiyim daha sakin, mantıklı, daha uysal , daha sakin konuşabilen biriyim ama sen göremedin hayalini. Ben seni yıktım geçtim her seferinde ve sen beni bağrına bastında , ben senin tek hatanda bağrıma basmadım. İşte buda benim sana özürüm olsun. Belki çok yorulmuştum , belki gercekten hastaydım sağlıklı düşünemiyordum, belki gözümü hırs bürümüştü bilemiyorum. Bugünkü kafayla aynı şeyi yaşasaydık ve ben şuanki daha ortada ruh halimle olsaydım en azından sorardım sana ve anlamaya çalışırdım seni, en azından beş yıllık emeğim için yapardım bunu. Neden bana söylemedin diye sorardım . Hatırlıyomusun bigün seni çıldırtmıştım sonrada basıp eve gelmiştim ve telefonlarını açmamıştım.Sonra gelmiştin camı çerçeveyi indirmiştin bide duvarı yumruklarken elin kırılmıştı o sırada ben sana vazouyu fırlatmıştım bide alnın kanamıştıda sonra birlikte hastaneye gidip alçıya aldırıp dikiş attırmıştık. Hani dönerken, ben beş saat öncesinden kalan bir cümle ile sana demiştim ya İzmire gidicez diye.İşte o biraz kötü olmuştu ya özür dilerim. Zira sende farkındaydın Allahın beni sana sabır sınavı için yolladığının ama bu kadarıda fazlaydı. Bazen ne düşünüyorum biliyomusun iyiki benden büyüktün ve daha aklın başındaydı. Yaşıtlarımla daha fena oldu. Zaten hayatımda bana akıl verebilen, yol yön gösteren beni bir adım öteye taşıyabilen bir sen oldun. Yazıyorum şuadan ve yine kalbimi dinliyorum ,ne öfke , ne sevgi, ne özlem, ne sıcaklık hiçbirşey yok. Sadece maziden gülümsemelik anılar. Senden sonra bir kere daha aşk yaşadım ve sonrasında acı çektim o acımda yedi ay sürdü. Çektirdiklerimin bedelini ödemiş olmam lazım :))) Ben senin gibi mert bi adam daha tanımadım , seni iyiki tanımışım ama hepsi bu. Seninle fırtınayı yaşadım ama fırtına dindi artık....Görüşmemek üzere. Aslında hepsi boş neden olmadığını ve olamayacagını bir sen bir ben biliyoruz. Halen Adın bende saklı ....

16 Mart 2016 Çarşamba

Bu havada gidilmez

Diyor Nazan öncel, bu havada gidilmez. Bir ok geldiğinde , yara aldığımda , yaralı yaralı mağarama çekildiğimde , oku kendim çıkartıp , yaramı kendim sardığımda aslında öğreniyorum o acı ile kendim baş etmeyi. Sonrasında korkmuyorum acı çekmekten , kaybetmekten çünkü alışmış oluyorum . Sonra adım kolay harcayana çıkıyor. O kolay zamana gelene kadar zor olan zamanı bi ben biliyorum bide kalbim. Sonuç kolay , zor olan ise mağaradaki zamanlarım. Gerçek sevgi ne ; keyifteki süreçmi yoksa mağaraya girip neren acıdı deyip öpmekmi. O zamanmı sevgi güven kazanıyor. O zamanmı asıl çoğalıyor. İyi günde kötü günde dedikleri bumu. Herkesin beklediği bu değilmi aslında ; koşulsuz bir sevgi değilmi , o anne sevgisi değilmi ? Biz düştüğümüzde aynı yerde aynı acıyı hissedip , iki eli kanda olsa koşup o yarayı öptüğünde annemiz , biz esas o zaman iyileşmiyormuyuz. Aradığımız bumu aslında , her bedende her yürekte. Büyüdükmü acaba biz , neyi arıyoruz , kimde arıyoruz , aslında yaptığımız yanlış bumu . Şirin Ferhat'ı beklerken biliyordu ki , Ferhat Kendisi için dağları deliyor, hayatlarını kurmak için zemin hazırlıyordu. Ben yine giderim de , zaten durduğum bir yer yok . İki değilim ki tek kalayım. Zaten tek ... tek . Gücüm varmı iki olmak için uğraşmaya. Ne için ? .......... Gözlerinin sürmesine yandığım Şems , gel ezberlerimi boz ve bütün kitaplarımı yak. Sığ sularda dolanamıyorum artık.Yetmiyor. Bi sen yaparsın , sen kendi içinde zaten özgürsün ve zaten asi. O yüzden Mevlananın etrafında, yamacında kendi özgürlüğüne tavaf edebildin. O yüzden arada kuyuya inmelerim , sana özlemim, senin elini tutmak isteyişimden. Ben mahşerde buluşacagız diye beklerken belkide tam olduk , o geniş kalp ve o asi ruh belkide artık bir. Belki ikisini bu gece koyun koyuna uyutsam bu hasret dinecek.